| Çünkü sana duyduğum sevgi, hiç abartmıyorum çarmıhtaki İsa'nın insanlara duyduğu sevgiden milyon kere fazladır. | Open Subtitles | لأن الحب الذي اكنه لك ، أنا لا أبالغ هو حب مليار مره أعظم من حب البشرية للمسيح |
| On günlüğüne buraya geldi ama altı hafta oldu. Hiç de abartmıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أبالغ لا أريد أن تغضب منا لمجيئنا فقط |
| Adamın bıçağı vardı ! aşırı tepki gösterdiğimi sanmıyorum ! | Open Subtitles | الرجل معه سكين لا أعتقد بأني أبالغ فى رد فعلى |
| Belki ben aşırı tepki veriyorum ama onu daha önce böyle görmemiştim. | Open Subtitles | و ربما أبالغ بردّة فعلي، لكنني لم أشاهدها بهذه الحالة سابقاً |
| Sakar dediysem, Abarttığımı sanmayın sakın. | Open Subtitles | وعندما أقول أنني خرقاء فانا لا أبالغ اتمتع بسمعة جيدة منها |
| Ama yine de emin değildim acaba durumu Abartıyor muydum? | Open Subtitles | لازلت غير متأكدة ربما كنت أبالغ |
| Çok abartıyorum değil mi? | Open Subtitles | ينبغي أن أكون هادئا مثلك أنا أبالغ بردة فعلي، صحيح؟ |
| Artık benim küçük oğlum değil. Belki de çok Fazla annelik ettim. | Open Subtitles | لم يعد ابني الصغير الذي اعتدته، ربما أنا أبالغ في أمومته |
| Burada olan şeyin devrim vari olduğunu söylersek abartmış olmayız. | Open Subtitles | لن أبالغ اذا قلت ان مالدينا هنا هو شخص ثوري |
| Ben biraz abartıyordum. Sadece daha etkili olsun diye. | Open Subtitles | كنت أبالغ قليلاً، فقط للتأثير |
| Paul bana ilk aşık olduğunda, bütün kızlar kıskanmıştı hiç abartmıyorum, Lib. | Open Subtitles | عندما وقع بول في حبّي أوّل مرّة، إنّني لا أبالغ يا ليب، عندما أقول كانت كل الفتيات يشعرن بالغيرة. |
| Efendim, emin olun abartmıyorum. | Open Subtitles | و أنت تفهم، يا سيدي أنا لا أبالغ |
| Kesinlikle Fazla abartmıyorum. | Open Subtitles | انا بالتأكيد لا أبالغ في رد فعلي |
| Yüzünü asma yine. abartmıyorum. | Open Subtitles | لا تجعل مزاجك سيء أنا لا أبالغ |
| - Belki biraz. - Çünkü öyle yaparım. aşırı tepki veririm. | Open Subtitles | ربما قليلا - لإنني فعلت هذا , فأنا أبالغ حقا - |
| aşırı tepki vermek istemiyorum ama ortalığı karıştırdın. | Open Subtitles | ماذا تقصد؟ لا أود أن أبدو وكأني أبالغ لكنك أثيرت شيئا ً |
| Bak, çıkarken sıkkın olduğunu biliyorum, ve muhtemelen aşırı tepki gösteriyorum. | Open Subtitles | إسمع، أعلم بأنك كنتَ مستاء وأنتَ تغادر، وربما كنتُ أبالغ. |
| Analistim, çocukluk anılarımı Abarttığımı söylüyor ama Brooklyn'in Coney Island bölgesindeki hız treninin altında büyüdüm ben. | Open Subtitles | يقول المحلل النفسي انني أبالغ في ذكريات طفولتي ولكنني نشأت تحت هذا المنزلق منزلق سيارات في بروكلين جزء من جزيرة كولي |
| Büyük bir kavgaya tutuştuk. Abarttığımı söyledi. Ben de niye Abarttığımı sordum? | Open Subtitles | و بدأنا بالشجار و قال بأني أبالغ في ردة الفعل |
| Abartıyor muyum? | Open Subtitles | الآن أنا أبالغ في ردّة الفعل ؟ |
| Hayır, sanırım biraz abartıyorum. | Open Subtitles | لا , أنا أبالغ قليلاً على ما أعتقد |
| Biliyorsun. İşimi Fazla ciddiye almam. | Open Subtitles | تعرف ، أنا لا أبالغ في أخذ عملي على محمل الجد |
| 20 yıldır mutlu değil miydin? Biraz abartmış olabilirim. - Öyle mi dedim? | Open Subtitles | لم تسعدي منذ 20 سنة ؟ لا , لقد كنت أبالغ هل هذا ما قلت ؟ |
| Tatlım, abartıyordum. | Open Subtitles | عزيزتي، كنت أبالغ |
| Sen hayatımda tanıdığım en aptal insansın ve bu bir abartı değil. | Open Subtitles | أوه ، حقاً ؟ أنتِ الشخصية الأكثر غبائاً التىقابلتهاطوالسنواتحياتي. وأنا لا أبالغ فى هذا |
| Tamam, bu doğru değil biraz abartılı oldu. Daha çok beş yüzde bir gibi. | Open Subtitles | أعني إنّني أبالغ كثيراً في ذلك الفرق ليس بشاسع |