| Fantezi tamam ama benim işim seni doğru yolda tutmak. | Open Subtitles | الخيال جيد، ولكن وظيفتي هي أن أبقيك على المسار الصحيح |
| Seni bir kaç gün burada revirde, gözlem altında tutmak ve bir kaç test yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أبقيك تحت الملاحظة فى المشفى لعدة أيام وأجرى بعد الاختبارات |
| ve ben seni dürüst tutmaya çalışıyorum ki öyle değildin, değil mi? | Open Subtitles | أنا أحاول أن أبقيك صادقه حيث أنكِ لم تكوني كذلك أليس كذلك؟ |
| Sadece işimin bir parçası, seni hayatta tutuyorum ki sende işini yapabilesin. | Open Subtitles | انه فقط جزء من وظيفتي, أن أبقيك حياً لتقوم بوظيفتك |
| Sadece seni nasıl hayatımda tutmam gerektiğini, hayatımın neyden ibaret olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | وإنما لست أعرف كيف أبقيك فيها .لأنني لم أعرف حتى ماتكون حياتي |
| Şimdi izin verirsen para elimize güvenlice geçene kadar seni hayatta tutacağım. | Open Subtitles | الأن، إذا لم تُمانع.. سوف أبقيك حيًا حتي يكون المال في يدي |
| Sen katilsin, ben de polisim. Eğer hayatımın sonuna kadar bu hapishanede kalman gerekiyorsa... | Open Subtitles | أنت قاتل وأنا شرطي إن أضطررت أن أبقيك في هذا السجن لنهاية حياتي |
| Terfiyi almıyorsun, Megan ve üzgünüm, ama seni şuanki pozisyonunda da tutamam. | Open Subtitles | لن تحصلي على الترقية , ميغان وأنا آسفه , لكنني أخشى أنني لن أستطيع أن أبقيك في وظيفتك الحالية |
| Alex'e seni güvende tutacağıma söz verdim. | Open Subtitles | لقد وعدت "ألكس" أن أبقيك أمناً |
| Gerektiğinden daha fazla seni tutmayacağım. | Open Subtitles | و أنا لن أبقيك أكثر مما أنا بحاجه اليه |
| Seni ve oğlanı bu işten uzak tutmak, aklımı da vazifeme odaklamak için. | Open Subtitles | حتى أبقيك أنت والفتى بعيداً عن هذا وأبقي ذهني أنا على المهمة |
| - Üzgünüm Morris seni en azından bir gece burada tutmak zorundayım. | Open Subtitles | لكننى مضطر الى أن أبقيك على الاقل طوال الليل |
| Aslında, benim işim, senin atanmış izleme köpeğin olarak seni beladan uzak tutmak. | Open Subtitles | كوصي عليك , فواجبي أن أبقيك بعيداً عن المشاكل |
| Seni kendinde tutmak için. Sana neyin gerçek olup olmadığını söylemek için. | Open Subtitles | لكي أبقيك متزناً، لكي أخبرك بما هو حقيقي، وما ليس كذلك. |
| Bunu yapmaktan nefret ediyorum ama seni burada tutmaya söz verdim. | Open Subtitles | أكرهأنأضعكفيأمركهذا، لكني وعدته أن أبقيك حتى يعود |
| Bu psikotik düşen sizi tutmaya çalışıyorum ay geçirdim uçuruma ve şimdi Sen iyi olduğunu, ben bir anahtarı çevirmek ve bakalım sevgilim-Dovey olamaz. | Open Subtitles | لقد بقيت لأشهر أحاول أن أبقيك من السقوط في الهاوية و الآن بما أنك بخير ، لا أستطيع أن أتحول و أصبح محبة |
| Bunun yanı sıra seni kanunlardan bir adım önde tutmaya çalışacağım. | Open Subtitles | وفوق ذلك سأحاول أن أبقيك على بعد خطوة من القانون |
| İki liman arasındaki sevkıyatı bile beceremiyordun ama seni hâlâ yanımda tutuyorum. | Open Subtitles | لم تستطع حتّى نقل الشحنات من موقع لآخر ولكنّي مع ذلك أبقيك إلى جانبي |
| Seni tutmam için bana tek bir iyi neden göstermelisin. | Open Subtitles | يجب أن تعطيني سبباً واحداً جيداً لكي أبقيك بالعمل |
| Arthur mantıklı olana kadar seni tutacağım. | Open Subtitles | أنوى أن أبقيك هنا حتى يصبح آرثر أكثر تعقلا |
| Bir gün bunu sen de anlayacaksın ama şu an burada kalman gerek. | Open Subtitles | يوما ما ستتفهم ذلك ولكن الآن يجب أن أبقيك هنا |
| Ortama uyum sağlayamazsan seni burada tutamam. | Open Subtitles | اذا لم تكوني مناسبة فأنني لن أستطيع أن أبقيك |
| Beck, Able'a seni burada tutacağıma söz verdim. | Open Subtitles | (بيك)،لقد وعدت (آيبل) بأن أبقيك هنا |
| Senin tutmayacağım. | Open Subtitles | حسنا، أنا لن أبقيك. |
| Seni burada tutabilirim ya da Kristoff gibi raylara atabilirim. | Open Subtitles | يمكن أن أبقيك هنا أو أبعثرك على القضبان مثل * كريستوف |