| bırak çocuğun üzerine gitmeyi küçük dostum. Sen de partideydin. | Open Subtitles | أتركه وشأنه ، صديقي الصغير أنت كنت في الحفلة أيضا |
| Charlie, bırak onu. Git biraz su al. Belki susuz kalmışsındır. | Open Subtitles | تشارلى, أتركه, اذهب و خذ بعض الماء, ربما أنت مصاب بالجفاف |
| o beni gölgelerin olduğu ağaçların yanına götürmek istiyor, ancak izin vermem. | Open Subtitles | يريد سحبي إلى الغابة حيث الظلال في كل مكان، لكني لن أتركه. |
| Bana bütün bu yaptıklarından sonra hala beni etkilemesine nasıl izin verdiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أنّي لا أزال أتركه يؤثّر فيّ بعد كلّ ما جعلني أقاسيه |
| Ginny'e terk edeceğime söz vermiştim. - Sana söylemedi mi? | Open Subtitles | لقد وعدتُ جيني بأن أتركه ألم تقل لك ذلك ؟ |
| O at yarı delidir, efendim. Yapabileceğiniz bir şey yok. bırakın onu. | Open Subtitles | ذاك الحصان غاضب يا مولاي لا نستطيع فعل شي أتركه |
| Ama adamın iki lafından biri yalan. Onun peşini bırakmayacağım. | Open Subtitles | لكن أعرف الكذب من فمه ولن أتركه يفلت بذلك |
| Onu burada yalnız bırakamam. Ben olmazsam ölür. | Open Subtitles | لا يمكننى أن أتركه وحده فى هذا المكان سيموت بدونى |
| Beni bir daha öpersen, onu bırakmak zorunda kalırım ve yaşayamam. | Open Subtitles | إذا قبلتني مرة ثانية فينبغي أن أتركه وربما أن لا أبقى |
| Kendi haline bırak. Zamanla kendiliğinden düşer. | Open Subtitles | . أتركه فحسب مع الوقت سيسقط من تلقاء نفسه |
| -Rahat bırak onu. -Yapacak işlerim var. | Open Subtitles | ـ أتركه بمفرده ـ لدىَّ أشياء أفضل لأفعلها |
| - Seni yerdeyken mi döveyim? - bırak onu kendi haline! | Open Subtitles | ـ هل على أن أقاتلك وأنت مستلقى ـ توبى تاكر أتركه وشأنه |
| bırak da kıymetli Cadillac'ını alsın. | Open Subtitles | من أجل الله ,أتركه يستعير سيارتك النفيسة |
| Ooo, pekala, bunları düzelteceğim. bırak sabahleyin beraber yaparız. | Open Subtitles | أوه،حسنا، أنا سأوضّب هذه أتركه نحن سنوضّبه في الصباح |
| Bana bütün bu yaptıklarından sonra hala beni etkilemesine nasıl izin verdiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أنّي لا أزال أتركه يؤثّر فيّ بعد كلّ ما جعلني أقاسيه |
| Daha fazla bekletmeden, yazarını size takdim etmesine izin vereceğim. | Open Subtitles | من دون كلام أكثر .. سوف أتركه يقدم مؤلفه بنفسه |
| Ama onu canlı olarak ele geçirmeme kesinlikle izin vermez. | Open Subtitles | على الرغم من أنّه لن يسمح لي أن أتركه حياً. |
| Beni tekrar görmek istemeyebilirsin, yine de onu terk edeceğim. | Open Subtitles | قد ترفض أن ترانى مرة أخرى لكنى سوف أتركه |
| O at yarı delidir, efendim. Yapabileceğiniz bir şey yok. bırakın onu. | Open Subtitles | ذاك الحصان غاضب يا مولاي لا نستطيع فعل شي أتركه |
| Onu hiç yanlız bırakmayacağım, sorunları benim sorunum olacak. | Open Subtitles | أنا لن أتركه وحده ، وأنا سوف تجعل مشاكله بلدي |
| Kurban ortaya çıktı. Onu bırakamam. | Open Subtitles | لقد ظهر الضحية مرة أخري لا يمكنني أن أتركه |
| Tanıdığım herkesi, sahip olduğumuz her şeyi ardımda bırakmak zorundayım. | Open Subtitles | كل شخص أعرفه كل شيء لدي يجب على أن أتركه |
| bırakmıyorum. Tek yapabildiğim şey bu. Ama acil para kazanmak zorundayım. | Open Subtitles | لا لن أتركه ، إنه الشىء الوحيد الذى أجيده ولكن على أن أكسب الكثير من المال سريعاً |
| Onu rahat bırakmam karşılığında bana kardan pay verecek. | Open Subtitles | لذا مقابل أن أتركه يتصرف بحرية سيعطيني نسبة مئوية |
| bırakayım da senin gibi her yere saçayım öyle mi? | Open Subtitles | إذن يجب أن فقط أتركه يخرج مع كل الرذاذ مثلك |
| Babam evde ve çok hasta ancak onu böyle sokakta bırakıp gidemem. | Open Subtitles | أبي سقيم في المنزل، لكن لا يمكنني أن أتركه هنا في الشارع. |
| Eğer kalırsa, onu taşraya götürür ve orada bırakırım. | Open Subtitles | إذا ظل الكلب هنا, فسأوصله إلى خارج البلدة و أتركه هناك |
| Ve altı paket kibritle onu yalnız bırakmadım. | Open Subtitles | و كي تعلم فحسب إنه يبيت عند صديقه لذا فلم أتركه مع زجاجات خمر و أعواد ثقاب |