| Çünkü bacakları, geniş aralıklı kıllara tutunmaya elverişlidir. | Open Subtitles | لأن أرجله متكيفة للتشبث بالشعر المتباعد هناك |
| Küçük şişman bacakları ıslanırdı hep. | Open Subtitles | وتصبح أرجله الصغيرة والممتلئة مبللة للغاية. |
| ayaklarını yere basıyor, Yıldız Savaşları'na benziyor. Yere indiğinde, sarsıntıyı emiyor ve yürümeye başlıyor. | TED | ومن ثم سوف يقوم هو بفتح أرجله .. يبدو هذا كما حرب النجوم وعندما يهبط .. سوف يمتص صدمة الإرتطام ويبدأ بالسير |
| ayaklarını kesin, akıntıya karşı kürek çeker gibi gagalarının üzerinde sürünüveririler. | Open Subtitles | لو قطعتم أرجله ، سيزحف بمنقاره مثل مجداف ضد التيار |
| ayakları çalışmayan bir insanın ne kadar az yemek yediğini duysanız şaşardınız. | Open Subtitles | سوف تتفاجئ بكميه الاكل القليله التي يأكلها من لاتعمل أرجله |
| Kangurumsu bacaklar. | Open Subtitles | أرجله التي تشبه أرجل الكانجارو |
| ve o zamana da kadar da bacaklarını düzgünce uzatabiliyordu. Ve doktoruna neler olduğunu sorduğumda, oğlumuzun bacağına o sabah kramp girmiş olabileceğini söyledi. | TED | وبعد 5 ساعات، قالوا لنا أن دماغه نظيف تمامًا وأنه الآن يمدّ أرجله بشكل سليم. |
| Erkek de arka bacaklarıyla katlayıp... iki ucu yapıştırarak yumurtaları sarmalıyor. | Open Subtitles | ويستخدم هو أرجله الخلفية لطيّها ويُلصق حافتيها معاً ويُقفل على البيض بداخلها |
| bacakları uzayarak güçlendi. | Open Subtitles | وتمددت أرجله الخلفية وأضحت قويّة |
| Sudayken, Koolasuchus ölümcüldür, fakat karada, bacakları hantal gövdesini çekmekte zorlanıyor ve bu çevik ufak yaratıklar için bir tehdit değil. | Open Subtitles | -الكولاسوكس- خطير في الماء لكن على اليابسة , تعاني أرجله في حمل جسمه الضخم و لا يعتبر تهديدا للديناصورات الصغيرة الخفيفة |
| "havadaki bacakları aynen ateşli bir kadın gibi... " | Open Subtitles | أرجله في السماء مثل امرأه حاميه |
| "havadaki bacakları aynen ateşli bir kadın gibi... " | Open Subtitles | أرجله في السماء مثل امرأه حاميه |
| Erkekler piramide benzer, onun ayaklarını kes işi biter. | Open Subtitles | الرجل كالهرم لكن بالمقلوب. أقضي على أرجله و سينتهي الأمر. حسناً كيف سنبدأ؟ |
| Büyük ihtimalle Hawai'ye varmış, ayaklarını kumsala uzatıp, pantolon boyuyordur. | Open Subtitles | اتفقنا؟ وقد يكون وصل إلى "هاواي" بالفعل واضعاً أرجله في الرمال ويرسم على بعض البناطيل |
| Ellerini ve ayaklarını sabitleyin. | Open Subtitles | قموا بتأمين يديه و أرجله |
| Arka ayakları üzerinde yürüyen bir köpek görmeye benzer. | Open Subtitles | إنه يشبه رؤية كلب يمشى على أرجله الخلفية. هاى ياشباب ما الأمر؟ |
| Axel'in arka ayakları o kadar kötü durumdaydı ki evin içinde gezinmek için kendini ön ayaklarıyla sürüklemek zorunda kalıyordu. | Open Subtitles | أرجل أكسل الخلفية كانت سيئة جداً كان عليه أن يسحب نفسه من غرفة إلى أخري عن طريق أرجله الأمامية |
| Şey, ne de olsa artık onunla çiftleştin o yüzden artık arka ayakları üzerinde durması için ya da ayağına yarısı yenmiş somon getirmesi için neden kalmadı. | Open Subtitles | حسناً, أنتِ بالفعل تزاوجتِ معه لذلك ليس لديه سبب ليقف على أرجله الخلفية أو يقذف سمكة سالمون نصف مأكولة عند قدميكِ |
| Ama bacaklar saklanmayı kolaylaştırmıyor. | Open Subtitles | لكن أرجله الطويلة تصعب اختباءه |
| Hop! Arka bacaklar ortaya çıktı! | Open Subtitles | وفجأة أخرج أرجله الخلفية |
| Bu Steve Martin, komedyen olan değil, Afganistan'daki patlamada bacaklarını kaybetti. | TED | هذا ستيف مارتن، ليس الكوميديان الذي خسر أرجله جراء تفجير في أفغانستان |
| Mikroskobik algler bu kabarcıkların çevresinde büyürler ve karidesler onlardan otlanır, bacaklarıyla onları toplarlar. | Open Subtitles | تنمو طحالب مهجرية بين تلك الفقاعات ويتغذى الـ(كريل) عليها .بجمعها عبر أرجله الضاربة |