Olaylar çok hızlı gelişiyor, tatlım. Çok fazla yolculuk yapıyorum. | Open Subtitles | الأمور تسير بشكل سريع الآن عزيزتي أنا أسافر بشكل كثير |
Geçmişe yolculuk yapmış gibiyim, bir Hint imparatoruyum. | Open Subtitles | أَشْعرُ بِأَنِّني أسافر عائداً الى الماضي وبِأَنّني إمبراطور مغولي |
Bu akşam Paris'e gidiyorum. gitmeden önce seni görmek istedim. | Open Subtitles | سوف أسافر إلى باريس الليلة و أردت رؤيتك قبل سفري |
Bu yüzden, on yıl önce dünyayı dolaşmaya karar verdim. gidip insanların hayatlarının fotoğraflarını çekmek, hikâyelerini dinlemek ve diğer insanların onları anlamasını sağlamak için. | TED | لذلك منذ 10 سنوات، قررت أن أسافر حول العالم، لأذهب وأصور مواقف الآخرين وأوثق قصصهم، وأنشرها، بحيث يفهمها الآخرون. |
Bir daha uçmam diye yemin etmiştim ama bak ne oldu şimdi! | Open Subtitles | أقسمت أني لن أسافر عبر الجو مرة أخرى و ها أنا ذا |
Yalnız başına seyahat edemediğinden senin yerine onunla gitmem için ısrar etti. | Open Subtitles | و لذلك أصر أن أسافر معه بدلا منك فى الصيف الماضى |
23. sokaktan aşağısına gitmedim, kısacası hayır, bilemem. | Open Subtitles | أنا لم أسافر أبداً أبعد من الشارع 23 لذا.. لا، لا أعلم |
Çocuklar, sabah Viyana'ya gideceğim. | Open Subtitles | يا أطفال، سوف أسافر إلى فيينا في الصباح. |
Şuraya. Güzel. yolculuk yaparken fotoğraflarımı yanıma almak zorundayım. | Open Subtitles | هنا، وضعها مناسب، فلا بد أن تصحبني صوري حالما أسافر. |
Sürekli yolculuk yapıyorum ve sürekli ailemden uzaktayım. | Open Subtitles | أنا أسافر كثيرا ودائما أكون بعيد عن أسرتي |
Dünyanın etrafındaki bu yolculuk esnasında, beyhude bir arayışın peşine düşmüş olan beni. | Open Subtitles | لانى أسافر حول العالم فى هذه البعثات، و الكثير منها يمكن ان يوصف بانى اطارد التوهم. |
Ayrılana kadar da bir daha hiç yolculuk etmedim. | Open Subtitles | توقف عندما قابلتك لم أسافر ثانية حتى غادرت |
Denizin karşı tarafındaki ülkeye gidiyorum. | Open Subtitles | انني سوف أسافر الى البلاد على الجانب الآخر من البحر. |
Deniz aşırı yerlere gidip dış dünyayı görmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أسافر للخارج، وأن أرى العالم الكبير. |
Bu belaya bulaşmak için tam 16 saat uçmam gerekti, ne için... | Open Subtitles | وهذا يتضح من الورطة التى ورط نفسه فيها، وجعلتني أسافر لمدة 16 ساعة متواصلة كي |
Kral Francis ile görüşmek için Paris'e gitmem gerekiyordu. | Open Subtitles | توقعت أن أسافر إلى باريس ، للقاء الملك فرانسيس |
Obuamın beni götürmediği yere gitmedim. | Open Subtitles | لم أسافر لأيّ مكان لم يأخذني إليه مزماري. |
Birkaç günlüğüne Kuzey'e gideceğim. | Open Subtitles | لن أكون متواجدا سوف أسافر إلى الشمال لبضعة أيام |
İşimle Avrupa ve Amerika Birleşik Devleti'nde seyahat ettiğimde, her zaman aynı soru karşıma çıkıyor: Filistinli Gandi nerede? | TED | عندما أسافر لعملي في جميع أنحاء أوروبا والولايات المتحدة ، سؤال واحد يأتي دائما : أين هو غاندي الفلسطيني؟ |
Dokuz yaşımda iken yılda birkaç defa, tek başıma okula gitmek için Kuzey Kutbunun üstünden uçuyordum. | TED | لذلك، منذ أن بلغت 9 سنوات كنت أسافر بمفردي بالطائرة عدة مرات في السنة فوق القطب الشمالي، لكي أذهب إلى المدرسة. |
Çok ama çok fazla uçuyorum. Ve eğer FFA'da isem, direk gözlemleme yapacağım şey ne olabilir? | TED | أسافر كثيراً كثيراً , ولو كنت في إدارة الطيران الفديرالي , ما هو الشيئ الذى يستحق الكثير من المراقبة المباشرة ؟ |
Bugün yaşlı adam ve kızın olduğu yere yola çıkacağım. | Open Subtitles | و أتمنى لو أسافر للرجل العجوز و الفتاة اليوم |
Gazetedeki işimi bıraktım, okulumu kapattım, kalemlerimi, fırçalarımı ve mürekkeplerimi paketledim, seyahate çıkmaya karar verdim. | TED | تركت عملي في الجرائد، أغلقت مدرستي، وحزمت أقلامي والفرش، والحبر، وقررت أن أسافر. |
İlk seferim değil.Hep uçarım.Erkek arkadaşım 3Bde oturacak. | Open Subtitles | لا أعاني من مخاوف الطيران أنا أسافر طوال الوقت السبب في أنني لا أشعر بساقي |
Evet, öyle. Ava çıktığımda her zaman kuzeye doğru giderim. | Open Subtitles | دوماً أسافر إلى الشمال عندما أقوم ببعض الصيد |