| - Hiçbir şey söyleyemem, yoksa Şeker Adam beni bulur. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع قول أى شيء، أو رجل الحلوى سيقتلنى. |
| Buna da şaşırdığımı söyleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع قول أني قد تفاجأت بشأن ذلك، أيضاً |
| Ama söyleyemem. Çünkü yalan söylemiş olurum. | Open Subtitles | ولكنّني لا أستطيع قول ذلك لأنّني سوف أكون كاذبة حينها |
| Yerinde olsaydım, aynı şeyi yapmazdım diyemem. | Open Subtitles | إذا أنا كنت في poSltlonك، أنا لا أستطيع قول بأنّني لا عمل نفس. |
| Tabi ki, bu cümleyi başka bir sürü şey için söyleyebilirim, sanırım. | Open Subtitles | بالطبع أستطيع قول ذلك على كل شيء تقريباً, حسبما أعتقد |
| Son bir şey söyleyebilir miyim, sonra bu konuyu kapatalım. | Open Subtitles | هل أستطيع قول شيء فقط، وبعدها لن نضطر على ذكره مجدداً؟ |
| Yani neden sadece, "Daha iyi iletişim kurmayı deneyelim" diyemiyorum? | Open Subtitles | أعني لمَ لا أستطيع قول دعنا نتواصل بشكل أفضل''؟ '' |
| Tam olarak öyle olduğunu söyleyemem. Selamlaştık bir kez, ama onu tanımıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع قول ذلك، ولكني حييته قبل قليل، لكنني لا أعرفه. |
| Bunu böylece söyleyemem.Yani, Faye okuyucu raporları yazmamı istiyor. | Open Subtitles | لا أستطيع قول هذا فقط ، أعني ، فاي تريد مني أن أكتب تقرير القراء. |
| Şimdi daha fazla şey söyleyemem; çünkü o gece orada bulunanlardan bazıları Kira'nın kim olduğunu anlayabilir. | Open Subtitles | لا أستطيع قول المزيد الآن لأن هناك من الأشخاص من سيخمنون شخصيته |
| Yüzü tanınamayacak kadar tahrip edilmiş .bir şekilde öldürülen bir kızın annesinin gerçek acısını anladığımı söyleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع قول إنني أتفهم تماماً عذاب الأم التي فقدت إبنتها، التي شوه وجهها بقسوة حتى لا يتعرف عليها. |
| Bunun dışında, kalıntıları laboratuara götürmeden bir şey söyleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع قول المزيد حتى نأخذ بقايا الرفات إلى المختبر |
| İçeri girmiş işte. Kırık dökük bir şey gördüğümü söyleyemem. | Open Subtitles | لقد دخل لا أستطيع قول أن شيئاَ كان مقتحماَ |
| Demin dediğin gibi bir şeyi ben hayatta söyleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع قول شيء مثل اللذي إنتهيت للتو من قوله |
| Ben mi, diyemem eminim... | Open Subtitles | أنا متأكد فعلا أننى لا أستطيع قول هذا |
| Ben de aynısını yapardım diyemem, yani... | Open Subtitles | لا أستطيع قول بأنّي فعلت بالضبط نفس الشيء، لذا... |
| Bayan Johnson, kayıt dışı olarak söyleyebilirim ki, | Open Subtitles | الآنسة جونسن، أنا لا أستطيع قول هذا رسميا حتى الآن |
| Fakat şunu söyleyebilirim Lucas . | Open Subtitles | و لكني أستطيع قول هذا لك كثيراً اذا اعطانى المال |
| Artık fahişe olmadığını ama o yanını her yanı gibi sevdiğini söyleyip bana aynı şeyi söyleyebilir miyim diye sordu. | Open Subtitles | -قالت أنّها لمْ تعد عاهرة لكنّها تحبّ ذلك الجزء في نفسها بالإضافة لباقي الأجزاء و هل أستطيع قول الأمر ذاته؟ |
| - Sadece, bunu yapmadan önce, birşey söyleyebilir miyim? | Open Subtitles | انا -- قبل ان تقوم بشيء- هل أستطيع قول شيء؟ |
| - Her şey bitti. Aileme hayır diyemiyorum. Hepsini geri ödeyeceğim. | Open Subtitles | . لا أستطيع قول كلمة لا إلى عائلتى . سأدفع كل شئ خلفى |
| Evet, bunu telefonda söyleyebilirdim. | Open Subtitles | نعم، كنتُ أستطيع قول ذلك على الهاتف. |