| Her gün, 50 bin insan bu hastalıklardan dolayı erken ölüyor. | TED | خمسين ألف شخص يوميًا يموت قبل أوانه من هذه الأمراض. |
| Tüm İtalya'yı ele alırsak yılda 49 bin insan kayboluyor. | Open Subtitles | عندما نتكلم عن إيطاليا فإن معدل الإختفاء يبلغ 40 ألف شخص في السنة |
| Bu arada sanırım etrafımda bin kişi falan var. | TED | بالمناسبة، ربما يوجد ألف شخص يقفون حولي هناك. |
| 14 bin kişiyi tünellerde tutamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع ان تحتجز 14 ألف شخص فى هذه الانفاق اللعينة |
| Collier'ın öldürüldüğü partide binlerce kişi vardı. | Open Subtitles | كان هناك ألف شخص في الحفله حيث أغتَاَل عامل منجم |
| Bir gece binlerce insan ayakta seni alkışlıyor ismini söylüyorlar. | Open Subtitles | ذات ليلة كان هناك ألف شخص واقفاً يهتفون، وينادون باسمك |
| Kıskaca alınmış, kırk, elli bin insan. | Open Subtitles | أربعين وخمسين ألف شخص ، جمعهم في الأقلام. |
| Bu kasabada korkudan tir tir titreyen 12 bin insan var. | Open Subtitles | لدي 12 ألف شخص في البلده ذهب الخوف بعقولهم |
| Anlıyor musun, kurtarma çalışmaları sırasında yirmi bin insan bir stadyumda toplanmıştı. | Open Subtitles | انظر، أثناء جهود الإغاثة و كان لدينا عشرين ألف شخص تحشد في الملعب. |
| Eğer 100 bin insan benim derimi korumak için ölürse, bir anlam ifade etmeyecek o da. | Open Subtitles | و إنها لا تعني شيئاً إن مات مئة ألف شخص لإنقاذي |
| Yüz bin kişi Manhattan Projesi için bir araya geldi ve gerçekten dünyayı kurtardı. | TED | لقد اجتمع مائة ألف شخص في مشروع مانهاتن وأنقذوا العالم حرفياً. لقد أنقذت التكنولوجيا العالم. |
| Bu arada, konuşmaya başladığımdan beri dünyanın bir yerlerinde 13 bin kişi daha ishal çilesini çekmeye başladı. | TED | بالمناسبة، منذ بدأت الحديث، ثلاثة عشر ألف شخص حول العالم يعانون الآن من الإسهال. |
| Burdan başka gidecek yeri olmayan günlük 30 veya 40 bin kişi bu probleme çözüm bulmak için uğraşıyorlardı. | TED | وكانوا يبحثون عن حل للتعامل مع 30 أو 40 ألف شخص يوميا يذهبون إلى هناك ، ولا يتسع لهم المكان |
| Bu yeni kamp, içinde yüz bin kişiyi barındırabilecek bir kapasiteye sahip küçük bir şehir büyüklüğünde olacaktı. | Open Subtitles | هذا المعسكر الجديد كان سيصبح بحجم بلدة صغيرة وسيكون قادراً على إستيعاب 100 ألف شخص |
| "Dördüncü melek borazanını çaldığında deniz yükseldi ve iki yüz bin kişiyi yuttu." | Open Subtitles | عندما نفخ الملاك الرابع من خلال البوق ارتفع البحر و ابتلع 200 ألف شخص |
| binlerce kişi ile birlikte dans eden çocuk değil mi o? | Open Subtitles | هو ذلك الشاب الذي كان يرقص .مع ألف شخص آخرين |
| Yaparsam on dakika içinde binlerce insan gelir. | Open Subtitles | لو عملت أي حاجة هيكونُ عِنْدَكَ هنا ألف شخص في 10 دقائقِ |
| Bu yıl,Hindistan Tamil Nadu'da 300,000'den fazla kişi tekrar görme yeteneğini geri kazandı. | TED | هذه السنة، ستعيد هذه المتتشفى النظر لأكثر من 300 ألف شخص في التاميل نادو، الهند. |
| İngiltere'nin kuzeyinde, 15 bin kişinin yaşadığı, Leeds ve Manchester arasında bir pazar kasabası. Oldukça normal bir pazar kasabası. | TED | إنها مدينة تسوق في شمال انكلترا . يقطنها 15 ألف شخص ، بين ليدز ومانشستر ، قرية تسوق عادية. |
| Yani, eğer bin kişiden oluşan bir topluluğumuz varsa ve o topluluğa bir patojene karşı bağışıklık kazandırmak istiyorsak. herkesi bağışık hale getirmemiz gerekmez. | TED | لذا ، إذا كان لدينا سكان من ألف شخص و نريد أن نجعل السكان لديهم مناعة من مسببات المرض ليس علينا تحصين كل شخص |
| Ama burda 300 hasta, 20 operasyon ve yönetilecek 90.000 insan var. | TED | تقابلين 300 مريضاً، وتقومين ب 20 جراحة وعليك إدارة 90 ألف شخص. |
| Onların rejiminde... yüz binden fazla insan hapsedildi, işkenceye uğradı, idam edildi. | Open Subtitles | أكثر من مائة ألف شخص سجن وتعذب وأعدم في ظل نظامهم السياسي |
| Bir günde bin kişiye kadar tıbbi yardımda bulunabiliriz. | Open Subtitles | بوسعنا في يوم واحد توفير عناية طبية لنحو ألف شخص. |
| Günde bin kişiyle konuşmak zorundayım. | Open Subtitles | كان على التحدث مع ألف شخص اليوم |
| Yeni bir medeniyet için tek ihtiyacımız bin tane insan. | Open Subtitles | ألف شخص كل ما لدينا لإعادة تكوين الحضارة |