| Mike amcası, onun önünde bağırma. -Onun gülmesine ihtiyacımız var. | Open Subtitles | عم مايك، حاول ألا تصيح أمامها تذكر أننا نحتاج إضحاكها |
| Sen önünde kocaman bir hayat bulunan tatlı bir kızsın. | Open Subtitles | أنتِ مجرد امرأة شابة جميلة مع حياتها التي لازلت أمامها |
| Onu Teletubbies'in önünde bıraktım. Bir saat felç olmuş olacak. | Open Subtitles | إنه يشاهد برامج الأطفال بالتلفاز وسيبقى مُغيباً قرابة الساعة أمامها. |
| Ancak ileri ateş bükme tekniklerini öğrenirsem onun karşısında durduğum zaman bir şansım olur. | Open Subtitles | يجب أن أتعلم إخضاع نار متقدم إذا أردت أن أصمد أمامها |
| Bu beyin üzerinde odaklandık, öylesine odaklandık ki önüne bir kamera çipi koyduk. | TED | التركيز عبر هذا الدماغ، كان تركيزًا دقيقًا ووضعنا كاميرا مكشوفة خافتة أمامها. |
| yanında durduğumuz göl, saf pil asidinden yapılmış. | TED | تلك البحيرة التي نقف أمامها مكوّنة من حامض الأسيد النقي. |
| Direkt önünde durmayın ve içerisinden çıkan her şeyi vurun. | Open Subtitles | ،لا تقفي أمامها مباشرةً .وأطلقي على أي شيء يخرج منها |
| Ve araba yaklaşırken arabanın önünde durmuş sırf ne olacağını görmek için. | Open Subtitles | و عندما أقتربت السّيارة منه، خرج .من الحفرة أمامها ليرى ماذا سيحصل |
| Önunda önünde koca bir hayat var ama herşeyden vazgeçmeye karar veriyor. | Open Subtitles | كما لديها حياة أمامها ايضا، لكنها تقرر التخلي عن كل شيء لأجلها |
| Varsayalım ki bu bir milyar ışık yılı uzaklığındaki bir güneş ve onun önünde küçük bir toz parçası var. | TED | حول الشموس البعيدة. تخيل لثانية أن هذه شمس تبعد مليار سنة ضوئية، وجاءت أمامها بقعة صغيرة من الغبار |
| önünde bir perde var. | Open Subtitles | يوجد ساتر أمامها ، لقد وجدت أن الغرفة تبدو مختلفة |
| Tamamen soyundum ve onun önünde tamamen çıplak ayakta durdum. | Open Subtitles | نزعت ملابسي بالكامل ووقفت أمامها عارياً كلّياً |
| Ve şimdi çingene kardeşlerim... onun önünde diz çökmeye... ve istediği gibi, güzelliğinin Zobar'ı nasıl ele geçirdiğini göstermeye karar verdim. | Open Subtitles | ولهذا قررتُ، اخوتي الغجر أن انحني أمامها كما طلبتْ هي مني، لأري الجميع أن جمالها سيطر على زوبــار |
| Biri görünür görünmez, özel bir kur yapma uçuşuyla dişinin önünde gösterisine başlıyor. | Open Subtitles | بمجرد أن تظهر واحدة، يتباهى أمامها بطيران مغازلة خاص. |
| Evet, ayrılınca bir daha onun önünde aşağılanamam diye kaygılanmıştım. | Open Subtitles | منذ أن توقفنا الخروج معاً كنت أهتم بعدم إهانة نفسي أمامها |
| Onun önünde bağırma istersen. Çünkü onun gülmesine ihtiyacımız vaaaar. Tamaaaam. | Open Subtitles | عم مايك، حاول ألا تصيح أمامها تذكر أننا نحتاج إضحاكها |
| Birkaç günlüğüne ziyarete geldi. Rahatça önünde konuşmamızın sakıncası yok. | Open Subtitles | كل شئ على ما يرام , تحدث أمامها بحرية إنها مصاصة دماء |
| Her birinizin karşısında rakamı yazıIı senetler olacak ve bu senetlerde farklı sayılar bulunacak. | Open Subtitles | الأن ، كل واحدة منكن سيكون أمامها رقم من النوتات الموسيقية أمامكن وعلى كل هؤلاء النوتات سيكون هناك أرقام مختلف |
| Bu kamera hareket sensörleriyle donanımlı ve hayvanlar önüne geldiğinde fotoğrafını çekiyor. | TED | هذه الكاميرا مجهزة بحساس حركة وتصور الحيوانات عندما تمشي أمامها. |
| Babasının yanında kölelik yapmaktan başka sabırsızlıkla bekleyeceği bir şey yok. | Open Subtitles | ليس أمامها سوى أيام طويلة من الفقر بجانب والدها |
| Ancak bu yolculuk zorlu bir engelle karşı karşıya kalır: yerçekimi. | TED | ولكن هذه الرحلة يقف أمامها عائق مهيب: الجاذبية الأرضية. |
| önündeki ufak bot ise, 80 yıl sonra Kristof Kolomb'un içinde Atlantik'i geçtiği gemi. | TED | والقارب الصغير أمامها هو الذي صنع بعد 80 عام والذي ابحر فيه كريستوفر كولومبوس عبر الاطلنطي |
| Lütfen bunu yüzüne söyleme. O panda sanırım yalnız öldü. | Open Subtitles | لا تقل هذا أمامها أعتقد أن الباندا يموت لوحده |