"أملهم" - ترجمة من عربي إلى تركي

• umutları
• kırıklığına
• umudu
• umutlarını
• onları hayal

İşçileri sadece bir arabulucu için umutları frenliyor.
الشيء الوحيد الذي يكبح العمّال هو أملهم في الوسيط الموعود بالنسبة إليهم

Tek umutları, dünyada büyük bir enflasyon dalgası.
أملهم الوحيد هو التضخم في جميع أنحاء العالم لكن يجب أن يكون التضخم كبيراً

Biliyor musunuz, o kadar insanı hayal kırıklığına uğrattınız, Senatör.
لقد تركت كل من كان في الكنيسة و قد خاب أملهم

Herkes bütün bu harika şeyler için gelecek ve hayal kırıklığına uğrayıp sinirlenecekler.
سيحضر الناس متوقعين كل تلك الأمور، ثم سيخيب أملهم ويغضبون

Evet, şu anda onların tek umudu. Çocuk babasının şerefsiz böbreğini alacak.
أجل ، و الآن هو أملهم الوحيد الإبن سيأخد كلية أبيه الأرعن

O kızın onların tek umudu olduğunu asla anlamayacaklar.
ولن يعلموا أبداً أنها كانت هي أملهم الوحيد

Bu saatte, bütün umutlarını, bütün hayatlarını, bütün geleceklerini... ..kaybettiler.
كلّ أولئك الّذين فقدوا في هذا الوقت أملهم و مستقبلهم و حيواتهم

Ama önem verdiğim insanların bana ihtiyacı var ve onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
لكن الاشخاص الذين أهتم بشأنهم بحاجه لي ولا أريد تخييب أملهم

Bir sürüde sadece tek bebek vardı, bu onların gelecek için son umutları idi.
قطيع واحد كان عنده طفل رضيع وحيد أملهم الوحيد للمستقبل

Egeria'nın sağlığını düzeltmek toplum olarak sürekliliklerini sağlamak için tek umutları.
و إستعادة صحة إيجيريا ربما يكون هو أملهم الوحيد للعيش

Tek umutları, genç ve sağlıklı birinin ya da organlarını bağışlamaya gönüllü olmuş birinin ölmesini beklemek.
أملهم الوحيد هو أن شخصا ما سوف تكثف ويتطوع أو أي شخص من الشباب والأصحاء الذين وافقوا على التبرع بأعضائهم يموت.

Buna karşın yılanlarsa aylardır açlar ve tek umutları sabırla bekleyerek yakalayacakları bir av.
لكن بالرغم من أن الأفاعي يجوّع لشهور أملهم الوحيد من التعب واكل وجبة طعام هو ان يتحلى بالصبر ويثبت

Hayal kırıklığına uğradığını biliyorum, annemle babam hayatta olsa, onlar da hayal kırıklığına uğrardı.
أعلم أنك خائب الأمل ولو كان والديّ أحياء سيخيب أملهم أيضاً

Sanırım, hayal kırıklığına uğramamalarını isterim.
أظن بأنّي لا أريدهم أن يشعروا بأنّي خيبت أملهم.

Tanıdığım ve sonradan konuştuğum insanlar daha çok bir korku filmi olmamasından dolayı hayal kırıklığına uğramışlardı.
وأتذكر بعض معارفي اثناء حواري معهم فيما بعد كيف ذكروا أنه خاب أملهم لأنه كان مجرد فيلم رعب

İnsanlarımı kurtarmaya çalışıyorum. Bu gemi onların tek umudu.
أنا أحاول انقاذ قومي، هذه السفينة هي أملهم الوحيد

Onların bu umudu, bize büyük bir kontrol sorumluluğu yükleyecek.
إن أملهم الزائف يمنحنا وسيلة قوية للتحكم بهم.

New York halkının son umudu siz olacaksınız.
شخص من نيويورك وسوف تعتبركم أملهم الوحيد.

Ne hakla kurnazca yaklaşarak bu insanların umutlarını ellerinden alıyorsun?
لمَ تقحمين نفسكِ في هذه العائلة وتبددين أملهم الوحيد؟

Yanlarında yeni bir yaşama ve başlangıca dair umutlarını getirdiler.
وقد أحضروا معهم أملهم بحياة وبداية جديدتين

Bence değer verdikleri umutlarını ve topraklarının geri kalanını almalı ve hepsini yerle bir etmeliyiz.
أعتقد أنه عليك أن تأخذ أملهم الثمين و بقية أرضهم و تحرقها كلها إلى الأرض

Halkın Batı'ya baskın yapmak için emir vereceğini beklerken sen her sene onları hayal kırıklığına uğratıyorsun.
كل عام، شعبكَ يتساءل متى ستأمُر بغارة أخرى غربًا وكل عام تخيّب أملهم.