| Son sanat tarihi derslerinden birini, asla ama asla unutmayacağım. | TED | آخر إحدى الحصص التاريخية الفنية، لن أنساها لن أنساها أبدأً. |
| yaşadığım sürece unutmayacağım. whew. Bu tür bir oyuna sende gidebilirsin. | Open Subtitles | لن أنساها طول حياتي يمكن أن تذهب إلى لعبة مثل تلك |
| Onu unutmam 10 yılımı aldı, ve şimdi bu davayla karşıma çıktı. | Open Subtitles | عشرة سنوات تطلب مني أن أنساها و بعدها تعود بقضية مثل هذه |
| Asla unutamayacağım 4846 ad ve vaka. | Open Subtitles | و ثمّة 4,846 قضايا و أسماء لن أنساها مطلقاً |
| - Rapor falan... Anlamıyorum. - Onu unutmaya başlamıştım! | Open Subtitles | ـ لم يكن ، هذا غير مفهوم ـ لقد بدأت أنساها |
| Sadece 3 gündü ama unutmak istediğim bir çok anı kaldı. | Open Subtitles | لقد كانت ثلاثة أيام، لكن العديد من الذكريات أفضل أن أنساها |
| Bende bu kadar büyük etki yaratan da bu fotoğraftı, çünkü, bunu hiç unutmayacağım. O anı hatırlayacağım. | TED | وتركت تلك الصورة أثر عميق في نفسي ﻷني لن أنساها إطلاقاً. أتذكر كل لحظة. |
| Zamanın başbakanı parlamentoya, bütçe konuşması yapmak için gitti ve asla unutmayacağım bazı şeyler söyledi. | TED | وذهب رئيس الوزراء في ذلك الوقت إلى البرلمان ليلقي خطاباً عن الميزانية، وقال بعض الأشياء التي سوف لن أنساها ابدأ. |
| Bunların arasından asla unutmayacağım gayretli bir avukat var. | TED | من بين تلك النصائح، كانت هنالك واحدة قوية لن أنساها. |
| Bir şey söylemedi. Ama gözlerinde hiç unutmayacağım bir bakış vardı. | Open Subtitles | لم تقل كلمة,و لكن نظرت لى بنظرة لن أنساها |
| Hayatım boyunca unutmayacağım birçok anım var. | Open Subtitles | هناك لحظات كثيرة في حياتي لن أنساها أبداً |
| Benim bir şeyi unutmam garip, değil mi? | Open Subtitles | أعتقد أن محلل نفسي سيقول أنّي لَم أنساها على الإطلاق. |
| Sana söylemem gerek, ...asla unutamayacağım bir gece yaşattın bana. | Open Subtitles | يجبُ أن أخبرك، لقد منحتني ليلةً لن أنساها أبداً. |
| - Rapor falan... Anlamıyorum. - Onu unutmaya başlamıştım! | Open Subtitles | ـ لم يكن ، هذا غير مفهوم ـ لقد بدأت أنساها |
| O muhteşem dört dakikayla ilgili tüm gazete kupürlerini saklıyorum, çünkü yaşlılık beyin hücrelerimi yok etmeye başladığı zaman, o anları unutmak istemiyorum. | TED | لدي جميع قصاصات الصحف لهذه الدقائق الرائعة لأنني لا أريد أن أنساها عندما يدمر كبر السن خلايا عقلي |
| Unut onu! Zaten uzaylı sayılır o! İşte! | Open Subtitles | أنساها هى فعلا فى نصف الطريق الى الفضاء الخارجى |
| Senin için bir konuşma hazırladım söyleyeceklerimi unuturum diye korktum. | Open Subtitles | ثمّة خطبة أودّ إلقاءها عليكَ، لكنّي خشيت أن أنساها. |
| Ben unutmadım. Borcumu ödemek için buradayım. | Open Subtitles | أنا لم أنساها عندي ديون كثيرة يجب أن أدفعها |
| Küçük kanatlı Dinkley? Onu nasıl unutabilirim ki? | Open Subtitles | ذات العيون مثل الظبى كيف لى أن أنساها ؟ |
| Babamla olan anılarım ne kadar acı verse de asla unutamam! | Open Subtitles | ! مهما كانت ذكرياتي مع أبي محزنة ومؤلمة، فلن أنساها ما حييت |
| Yarın yıl dönümümüz ama ben neredeyse unutuyordum. | Open Subtitles | غداً ذكرى زواجي، وكدت أن أنساها |
| Sonunda buldum. unutulmaz bir kız. | Open Subtitles | قال وجدت تلك المرأة التي لن أنساها |
| Aslında, güzel bir yüzü var. Onu aklımdan çıkarmak için bir şey yapmalıyım. | Open Subtitles | الحقيقة أن لديها وجهاً جميلاً علي القيام بشيء حتى أنساها |
| Çocukluğuma dair Unutmayı tercih edeceğim belli anılar var. | TED | لدي ذكرى محددة من طفولتي كدت أنساها حقاً. |
| Ancak, içlerinden biri vardı ki hiç unutmadığım, ve bunu bana hiç sormamış olan, | Open Subtitles | ولكن الوحيدة التي لم أنساها هي الوحيدة التي لم تسأل |