| Bunun önemli olan tek şey olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | وأنت تعلم أنه الشيء الوحيد المهم |
| Seni her zaman mutlu eden tek şey olduğunu söyledin. | Open Subtitles | قلتِ أنه الشيء الوحيد الذي أسعدكِ |
| Babalarım çiftler terapisine gitti çünkü biri diğerine sormadan salona duvar kağıdı yaptırmış ve terapinin birbirlerini öldürmelerini engelleyen tek şey olduğunu söylediler. | Open Subtitles | والدايّ ذهبا للعلاج النفسي للأزواج لأن واحداً منهم وضع ورق جداري بغرفة الطعام بلا استشارة الآخر وقالا أنه الشيء الوحيد [العلاج] الذي منعهما |
| Sanırım bunca zaman onu aşmam için yapmam gereken tek şey buydu. | Open Subtitles | أعتقد أنه الشيء الذي احتجته طوال هذا الوقت حتى اتجاوزها بحق. |
| Yapılacak tek şey buydu! | Open Subtitles | أنه الشيء الوحيد الذى كان على فعله |
| Ama bunun yapılması gereken doğru şey olduğunu anlayacak. | Open Subtitles | و لكنه سيعرف أنه الشيء الصواب لفعله |
| Doğru şey olduğunu düşündüğüm için geldim. | Open Subtitles | جئت لأنّي ظننت أنه الشيء الصائب. |
| Bunun John'u ona karşı çevirecek tek şey olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | -كلاّ، ليس سخيفاً كنتِ تعلمين أنه الشيء الوحيد الذي سيجعل (جون) ينقلب عليها! |
| Çünkü yapılacak doğru şey buydu. | Open Subtitles | 'السبب أنه الشيء الصحيح للقيام به . |