Demek istediğim şu ki güven kaybetmek, kazanmaktan daha kolay. | TED | إذن ما أعنيه هو أنه من السهل جداً، أن تفقد الثقة لا أن تكتسبها. |
Çoğu İngiltere'ye dilini bildikleri için gitmek istiyorlar, hayatlarına burada yeniden başlamanın daha kolay olacağını düşünüyorlar | TED | معظمهم يرغبون في الوصول إلى بريطانيا لأنهم يعرفون اللغة، ويجدون أنه من السهل بدء حياتهم من هناك. |
Ve genç olduğunuzda asıl sorun -- tüm buradaki öğrenciler için -- kafanız kolayca gerçekten kocaman olur. | TED | و المشكلة عندما تكون أصغر في السن لكن الطلبة المتواجدين أنه من السهل أن تغتر بنفسك |
Ve maske gülüşün en güzel yanı oluşturulmasının çok kolay olması. | Open Subtitles | و الشيء المهم بشأن الابتسامة الزائفة أنه من السهل التظاهر بها |
Hiç yardım almadan üç çocukla ilgilenmenin kolay olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه من السهل رعاية ثلاثة أطفال دون أي مساعدة؟ |
felakete götüren çöküş Riski artırarak performansı artırmak çok kolaydır. | Open Subtitles | أنه من السهل جدا تحسين الأداء باتخاذ خطوات أكثر خطورة |
Küçük bir kız ve yeni doğmuş bir bebekle göç etmek kolay mıdır sence? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه من السهل الهجرة مع طفلة صغيرة، ومولود جديد؟ |
Cebinde gidiş-dönüş bileti olunca fakir gibi yaşamak kolay geliyor. | Open Subtitles | أعتقد أنه من السهل أن يكون الإنسان فقيراً حينما لا تمتلكين إلا تذكرة ذهاب وإياب في جيبك |
Benim marushamdan bir kadının buraya gelmesini kolay bir şey mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدين أنه من السهل على امرأة من مستوايا لتأتي هنا ؟ |
Bence bunu yapmak daha kolay, çünkü okyanusu gördüğümüzde, yol açtığımız hasarı görmüyoruz. | TED | وأعتقد أنه من السهل علينا القيام بهذا، لأننا حين نرى المحيط، لا نرى الخراب الذي نتسبب فيه. |
Daha iyi kontrast, bir şeyin kenarını görmenin daha kolay olması demektir. | TED | تباين أفضل يعني أنه من السهل رؤية حواف الشيء. |
Önemsediğin biri için yapıyorsan başa çıkmak daha kolay hâle geliyor. | Open Subtitles | لقد تبين لي أنه من السهل أن تؤدي عندما يكون لشيء يهمك |
yüksek teknolojili, sofistike bir gaz bloğumuz var ön tarafta, kolayca ulaşılabilen bir yerde. | TED | هي التكنولوجيا المتطورة، والغاز المتطور على المقدمة هنا حيث أنه من السهل الوصول إليها. |
Yaptığımdan sonra kolayca korkar mıyım? | Open Subtitles | تظن أنه من السهل أخافتى بعد الذى فعلته ؟ |
Bunun kuralı var, hatırlaması çok kolay, ayrıca kuralı şurada veya burada bozmak da serbest. | TED | الأمر منظم، لذا أنتهى الحال على أنه من السهل تذكرها. ولا بأس بكسر القاعدة هنا وهناك. |
Onu suçlamak çok kolay, biliyorum. Ama biliyor musun? | Open Subtitles | تعلمين أنه من السهل جداً أن نلومه ولكن أتعلمين ماذا؟ |
Kulüpte çalışarak para kazanmanın kolay olduğunu söyledi. | Open Subtitles | تقول أنه من السهل كسب الرزق بالعمل كراقصة بالملاهي الليلية |
Galiba birileri hep yüzlük kazanmanın kolay olduğunu düşünecek. | Open Subtitles | أعتقد أن شخص سيظن دائماً أنه من السهل صنع مئة |
Ona hep derim, zengine aşık olmak fakire olmak kadar kolaydır. | Open Subtitles | و أظل أقول لها أنه من السهل أن تعشقي رجلا فقيرا أو غنيا |
Ayrıca 13 yaşında bir kız gibi davranmak kolay mıdır? | Open Subtitles | -بالضبط كما أنه من السهل التظاهر بأنك فتاة بعمر الـ13؟ |
Bazen, Dünya'nın işini kolaylaştırmaktansa acı çekmeni istediğini düşünmek daha kolay geliyor. | Open Subtitles | أعتقد أنه من السهل في بعض الأحيان التفكير بأن العالم يريدك أن تعاني على أن تصدق أنه يحمي ظهرك |
Borcumu ödemenin kolay bir şey olduğunu sanmıyorsun herhalde? | Open Subtitles | أظننت أنه من السهل ان تردّ معروفك لي ؟ |