| Tabii Üçlemeci hiçbir iz bırakmadığından ortada soruşturacak bir durum kalmamış. | Open Subtitles | ولكن بما أنّ قاتل الثالوث لا يخلّف أثراً، لم يكن هنالك ما يحقّق فيه |
| Üçlemeci büyük ihtimalle yolunda tek tabanca ilerleyen tiplerden. | Open Subtitles | على الأرجح أنّ قاتل الثالوث توسّل سبيل العزلة في الحياة |
| Üçlemeci büyük ihtimalle yolunda tek tabanca ilerleyen tiplerden. | Open Subtitles | على الأرجح أنّ قاتل الثالوث توسّل سبيل العزلة في الحياة |
| Masana yatıracağın adamın Üçlemeci olduğundan emin olmalısın. | Open Subtitles | عليكَ التأكّد من أنّ قاتل الثالوث هو المسجّى على طاولتكَ |
| Üçlemeci büyük ihtimalle yolunda tek tabanca ilerleyen tiplerden. | Open Subtitles | على الأرجح أنّ قاتل الثالوث توسّل سبيل العزلة في الحياة |
| Masana yatıracağın adamın Üçlemeci olduğundan emin olmalısın. | Open Subtitles | عليكَ التأكّد من أنّ قاتل الثالوث هو المسجّى على طاولتكَ |
| Üçlemeci buna değer bir avmış gibi geliyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ قاتل الثالوث طريدة جديرة |
| Üçlemeci, katilin Beaudry olduğuna bizi inandırmak için bayağı uğraşmış. | Open Subtitles | مؤكّد أنّ قاتل الثالوث تجشّم عناءً كبيراً ليجعلنا نعتقد بأنّ (بودري) هو قاتلنا |
| Yani, Üçlemeci Miami yerine Buffalo'da konuşlanmış olsaydı senin gibi yetenekli bir kan analisti bulamayacaktım. | Open Subtitles | لو أنّ قاتل الثالوث ارتكب جريمته في (بافالو) بدل (ميامي) لما أتيح لي محلّل دم ببراعتكَ |
| Ama bildiğim bir şey varsa o da Frank'i Üçlemeci'nin öldürdüğü. | Open Subtitles | لا أعرف، ولكن ما أعرفه هو أنّ قاتل الثالوث قد قتل (لاندي) |
| Üçlemeci bu evde kimseyi öldürmüş olamaz. | Open Subtitles | أعرف يقينًا أنّ (قاتل الثالوث) لم يقتل أحدًا في هذا المنزل |
| Onu öldüren Üçlemeci olsa da kendimi sorumlu hissettim. | Open Subtitles | رغم أنّ (قاتل الثالوث) هو من قتلها إلّا أنّي شعرتُ بأني المُلام |
| Lundy'le beni Üçlemeci'nin vurduğu bombasıyla birlikte yarın hepsini Laguerta'ya sunacağım. | Open Subtitles | وسأطلع (لاغويرتا) عليها جميعاً يوم غد بإضافة تفصيل... أنّ قاتل الثالوث أرداني و(لاندي) أيضاً |