Diyor ki, termal denge ile ilgili sorun bizim orada yağayamıyor olmamız. | TED | يقول ، أن المشكلة مع التوازن الحراري أننا لا نستطيع أن نعيش هنالك. |
Yaşadığı sorun ise bu fikri sınamak adına ihtiyaç duyduğu idrarın yaşlı kadınlardan olması gerektiğiymiş. | TED | من الواضح أن المشكلة في هذا أنه لاختبار نجاح هذه الفكرة، احتاج للكثير من البول من النساء المسنات. |
sorun, ofisimde yaptığım iş değildi. | TED | لقد تكّشف لي أن المشكلة لم تكن ما أقوم به من عمل في مكتبي. |
Sanırım, ben problemin ne olduğunu biliyorum. Bence problem, benim. | Open Subtitles | أنا أعرف ما هي المشكلة أعتقد أن المشكلة هي أنا |
İncil, Sorunun bizim içimizde kalplerimizde ve ruhlarımızda olduğunu söylüyor. | TED | يقول الكتاب المقدس أن المشكلة تكمن فينا داخل قلوبنا وأرواحنا |
Yüzelli sene önce bizimkisi gibi bir ülkede ana sorun, gençlerin ve çocukların eğitim hakkıydı. | TED | 150 سنة مضت أفترض أن المشكلة الرئيسية في بلد مثل بلدنا كانت كيف أن الشباب، الأطفال، لديهم الحق في التعليم. |
Ve bunun son 50 yıldır süregelen asıl sorun olduğunu düşünüyorum. Mücadele ettiğimiz şey kanseri anlamak mı? | TED | و اعتقد أن المشكلة الأساسية التي واجهتنا في العقود الخمسة الماضية هو أننا كافحنا لفهم السرطان |
Yani sorun bende değil de gözlerimde mi? | Open Subtitles | أتعنين أن المشكلة ليست في عقلي ، بل في عيناي؟ |
Belki de sorun onda değildir. | Open Subtitles | لذلك من الممكن أن المشكلة ليست فيها. ربما المشكلة فيك. |
Kitle, pıhtı ya da yırtık olmadığını gösterecek kadar net. sorun başka bir yerde olmalı. | Open Subtitles | لا تجلطات، لا دموع لابد أن المشكلة في مكان آخر |
sorun başka bir yerde olmalı. | Open Subtitles | لا تجلطات، لا دموع لابد أن المشكلة في مكان آخر |
Ve bence bu sorun, kendi başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz kadar ciddi. - Ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | و أعتقد أن المشكلة أيضاً جداً جدية ً لنتعامل معها |
Yarattığımız politik kavga acaba problem hükümet mi yoksa sigorta şirketleri mi şeklinde dönüyor. | TED | المعركة السياسية التي قمنا بتطويرها قد أصبحت حول ما إذا كانت المشكلة هي الحكومة أم أن المشكلة هي شركات التأمين. |
Ben gerçekten, dürüst olarak inanıyorum ki buradaki esas problem sadece depresyon, ve bütün obsesif düşünceleri de ondan kaynaklanıyor. | TED | أنا حقا أعتقد بصدق أن المشكلة الأساسية هنا هى الاكتئاب الخالص، و كل الأفكار الهوسية تأتى منه. |
Bu projede -- halk bize geldi ve dedi ki, problem kız çocuklarının eğitimlerinin olmayışı. | TED | أتى إلينا سكان الحي وقالوا أن المشكلة ليست أن البنات لا يتلقون أي تعليم. |
Bir noktaya geliyorum ki, Sorunun bende olduğu düşüncesi geliyor aklıma. | Open Subtitles | عند مرحلة ما, كان علي اعتبار أن المشكلة ربما تكون أنا |
Ama ben Sorunun bir ekonomi sorunu olmaktan çok bir demokrasi sorunu olduğuna inanmaya başladım. | TED | و مع ذلك وصلت إلى الإعتقاد أن المشكلة لم تكن مشكلة ذات طبيعة إقتصادية بل طبيعة ديمقراطية |
Ve ülke çapında benim gözlemlediğim Sorunun sadece eşitsizlikten daha korkunç olduğu. | TED | وتقريري حول البلد، كشف لي أن المشكلة أكثر إزعاجًا من كونها عدم مساواة بسيطة. |
Bana asıl problemin hazır olamamam olmadığını gösterdin. | Open Subtitles | لقد جعلتني أدرك أن المشكلة الحقيقية ليس لكوني غير مستعدة |
Sen ve ben problemin devam ettiğini biliyoruz ve ikimiz de, bunu kapatırsak muhbirlerimizi ifşa edenlerin cezalarını çekmeden özgürce dolaşacağını biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا يعلم أن المشكلة لازالت موجودة, و كلانا يعلم أنه لو أغلقت القضية, فمهما كان من كشف مخبرينا, |
İnsanların günümüzde yaşadığı yabancılaşma, yalnızlık ve dünyada yerini bulamama hisleri, bunlara neden olan ana problemin küresel kapitalizm olduğunu düşünmüyorum. | TED | الشعور بأن الناس اليوم لديهم الغربة والوحدة وعدم إيجاد مكانهم في العالم، وأعتقد أن المشكلة الأساسية ليست الرأسمالية العالمية. |