Bu aslında bir konuşmacının bir konuşmadan sonra yapabileceği en korkunç şey. | TED | هذا بالظبط أكثر شئ مفزع يمكن أن يفعله متحدث بعد إلقائهم خطاب. |
Paranın yapabileceği şeyleri biliyorum ama daha önemlisi, yapamayacağı şeyleri de biliyorum. | Open Subtitles | أعرف ما يفعله المال والأهم، أعرف ما لا يمكن للمال أن يفعله |
Tiyatronun yapması gereken bu ve bizim de en iyi şekilde yapmaya çalışmamız gereken şey bu. | TED | هذا ما يفترض أن يفعله المسرح، وهذا ما نحتاج إلى محاولة القيام به بأفضل ما يمكننا. |
Fakat onun yapmaya calistigi sey butun havayi disariya pompalayabilmekti, ve aynı zamanda icinde neler olacagini gormekti. | TED | لكن ما كان يحاول أن يفعله هو ضخ كل الهواء خارجه، ثم رؤية ما الذي يحدث بداخل هناك. |
Karısı ve kızı yoktu ama hala yapması gereken bişey vardı. | Open Subtitles | غادرت زوجته وابنته. لكن هناك شيئاً واحداً متبقياً عليه أن يفعله. |
Problem, Batı'ya doğru baktığınızda. Batı'nın yapmasını istediği şeyi yapmıyor. | TED | والمشكلة هي أنه عندما ننظر للغرب، فإنه لا يفعل ما يريد الغرب أن يفعله. |
Benim için denizden çok uzak kalıyor. Orada bütün gün yapacak ne var ki? | Open Subtitles | انه يعتبر بعيداً جدا عن البحر بالنسبة لي ما الذي يمكن للمرء أن يفعله هنا طيلة النهار |
Benim gibi aslan kalpli olan herkesin yapabileceği bir şeydi. | Open Subtitles | لم يكن شيئاً بالنسبة لأي شخص بقلب أسد أن يفعله |
Madem Zero'sun... Hayır, bu sadece Zero'nun yapabileceği bir şey. | Open Subtitles | لا , هذا الشيئ لا يستطيع الا زيرو أن يفعله |
İşini hakkıyla yapan profesyonel bir terapistin yapabileceği her şeyi yaptım. | Open Subtitles | فعلت كل ما يستطيع المعالج المحترف أن يفعله ليحلل لقمة عيشه.. |
Onun ne tür kötülükler yapabileceği hakkında hiç bir fikrin yok. | Open Subtitles | ليس لديك أي فكرة عن نوع الشر الذي قادر أن يفعله |
Ve bir sloganımız var: Bir çocuğun bir oyuncakla yapabileceği en iyi şey onu kırmaktır. | TED | ولدينا شعار أن أحسن ما يمكن أن يفعله الطفل باللعبة هو تكسيرها. |
Ne yapmaya çalıştığı çok belli, sayın yargıç bize suçluyu unutturmaya ve hukuku dava konusu yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | سيادة القاضى ، من الواضح ما يحاول أن يفعله إنه يحاول أن ينسينا الخارج على القانون و أن يضع القانون للمحاكمة |
Seamus o suya ne yapmaya çalışıyor? | Open Subtitles | ما الذي يحاول سيموس أن يفعله بكوب الماء؟ |
İnsana yakışan her şeyi yapmaya hazırım. Fazlasına kalkışan insan değildir. | Open Subtitles | لدي الجرأة لكل ما يمكن أن يفعله البشر أما من يفعل ذلك الشيئ فهو ليس بشرياً |
Ve yapması gereken ilk şeyin onu, ona vermek olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | وعرف ما كان عليه أن يفعله أولاً قبل أن يعطيه أياه |
Smullyan hilesi, gerçeği veya sahtekarlığı, trolün ne yapmasını istediğine bağlı olan bir ifade söylemekten ibarettir. | TED | الحل الذي توصل إليه سموليان هو أنك تستطيع قول جملة تتوقف صحتها أو خطؤها على ما تريد من الوحش أن يفعله. |
Biz de bu akşam Tommy ne yapacak diye merak ediyorduk. | Open Subtitles | كنا نتسائل تواً عما يجب أن يفعله تومي الليلة |
Oysa şimdi hiç birimizin asla yapamayacağı en yaratıcı projeye girişmek üzereydim: Bir hayatı yeniden kurmak. | TED | ولكن الآن أنا على وشك الشروع في المشروع الأكثر إبداعا الذي يمكن أن يفعله أي منا في أي وقت : إنه إعادة بناء الحياة. |
O ne yapması gerekiyorsa onu yapar, ben de ne yapmam gerekiyorsa onu. | Open Subtitles | انه يفعل ما عليه أن يفعله و أنا أفعل ما علي أن أفعله |
Evliliğin bu noktasında, bir eş kocasının ne yapabileceğini ve yapamayacağını bilmelidir. | Open Subtitles | في هذه المرحلة من الزواج ، والزوجة يجب أن تعرف ما يمكن أن يفعله زوجها وما لا يستطيع |