| Naghma'nın babasının, komşunun ve oğlunun kabul etmesi gerekiyordu. | TED | كان ينبغي أن يوافق والد نغمة، كان ينبغي أن يوافق الجار، و كان ينبغي أن يوافق ابنه. |
| Aile, Bay Pierce'ın tedaviyi gönüllü olarak kabul etmesi için girişimlerde bulunmuş mu peki? | Open Subtitles | وقد حاولت العائلة أن تقنع السيد بيرس أن يوافق على العلاج بإرادته؟ تكراراً، حضرة القاضية. |
| İki tarafın da kabul etmesi önemli. | TED | ومن المهم جداً أن يوافق الطرفان. |
| İnsan bu kadar tezat iki kavramı nasıl uzlaştırır bilmek isterdim. | Open Subtitles | أود أن أعرف كيف لعقل بشري أن يوافق بين كل هذه المفاهيم المتناقضة. |
| İnsan bu kadar tezat iki kavramı nasıl uzlaştırır bilmek isterdim. | Open Subtitles | أود أن أعرف كيف لعقل بشري أن يوافق بين كل هذه المفاهيم المتناقضة. |
| Siz çocuklar spor dallarında yarışacaksınız ve kaybeden kazananın dediklerine razı olacak. | Open Subtitles | أنتم يمكنكم أن تتنافسوا مع الألعاب الرياضية ..والخاسر يجب عليه ..أن يوافق على الفائز |
| Baban hasarlı mallara razı olacak. | Open Subtitles | يتوجب على والدكِ أن يوافق على السلعة المدمّرة |
| Diğerlerinin de bu gerçeği kabul etmesi. | Open Subtitles | أن يوافق الأخرون على أنه حقيقي |
| kabul etmesi mümkün değil. Çoktan kabul ettim bile. | Open Subtitles | لا يهم على أي حال فمن المستحيل أن يوافق |
| Mickey'nin önceden tanımadığımız kadınlarla yemeğe çıkmamayı kabul etmesi. | Open Subtitles | أن يوافق (ميكي) على ألا يتناول الغداء مع امرأة لم يقابلها من قبل |
| Herkesin kabul etmesi lazım. | Open Subtitles | يجب أن يوافق الجميع |
| Prens Nuada babasına kabul etmesi için yalvarmış. | Open Subtitles | وتوسل الأمير (نوادا) لأبيه أن يوافق |