| O gece onu evine bırakmıştım yani lokantadan ayrıldığımı o biliyor. | Open Subtitles | أوصلته إلى منزله تلك الليلة لذلك هو يعلم أني غادرت المطعم |
| Okula bırakmıştım. İki japon kızın konuştuğunu duymuştu. | Open Subtitles | أوصلته للمدرسة، وسمع فتاتان يابانيات يتحدثون عنه |
| CTU'ya gitmeyeceğim. Onu teslim ettim, işim bitti. | Open Subtitles | لن أعود لوحدة مكافحة الارهاب أوصلته وانتهت مهمتي |
| Hangi yalanlarla tehditlerin onu evinden ayırıp bu uzun yürüyüşe çıkardığını. | Open Subtitles | الأشياء و التهديدات أوصلته إلى هذه المسيرة البعيدة من الموطن |
| Onu havaalanına ben götürdüm ve Joe Asya'ya gitti. | Open Subtitles | أوصلته إلى المطار و حلّق إلى آسيا |
| Ailesi onu üniversiteye bırakmış ve bir daha ondan hiç haber alınamamış. | Open Subtitles | ...و ابن أوصلته العائلة إلى الجامعة ولم يسمع أحد عنهم بعد ذلك |
| Teyzesi Sewickley Heights'de oturuyor. Bir keresinde oraya bırakmıştım. | Open Subtitles | (عمته تعيش فى مرتفعات (سيويكلى أوصلته إلى هناك ذات مرة |
| Birkaç kere evine bırakmıştım. | Open Subtitles | أوصلته للمنزل عدة مرات |
| Onu park alanının orada bırakmıştım. | Open Subtitles | -أجل لقد أوصلته إلى منشئة المواقف |
| CTU'ya gitmeyeceğim. Onu teslim ettim, işim bitti. | Open Subtitles | لن أعود لوحدة مكافحة الارهاب أوصلته وانتهت مهمتي |
| Bana katiller söz, ne teslim cadılar için top yem oldu! | Open Subtitles | ! و ما أوصلته كان وقوداً للمدافعة عن الساحرات |
| Evine teslim ettim. Seni de teslim edeceğim gibi. | Open Subtitles | لقد أوصلته لموطنه كما سأفعل معك |
| Ne yalanlar ne de tehditler, onu evinden çok uzaklarda bırakır. | Open Subtitles | الأشياء و التهديدات أوصلته إلى هذه المسيرة البعيدة من الموطن |
| Hangi yalanlarla tehditlerin onu evinden ayırıp bu uzun yürüyüşe çıkardığını. | Open Subtitles | الأشياء و التهديدات أوصلته إلى هذه المسيرة البعيدة من الموطن |
| Teslimat hazır olduğunda onu evinden aldırdım, kaçırmadım. | Open Subtitles | عندما كانت الشحنة جاهزة، أوصلته ولم أختطفه |
| Onu oraya götürdüm. Paul gerisini halledeceğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أوصلته إلى هناك و " بول " قال انه سيقوم بالباقي |
| Bu sabah onu havaalanına götürdüm. | Open Subtitles | لقد أوصلته إلى المطار هذا الصباح |
| Çanta ile gelenin adı Sam Ammerman. Birkaç defa getirip götürdüm. | Open Subtitles | صاحب الحقيبة يُدعى (سام أميرمان) أوصلته لهُنا ذهابًا وإيابًا عُدة مرات |
| - Onu Studio City'de bir garaja bırakmış. | Open Subtitles | أين؟ ERIC: أوصلته في مرآب لتصليح السيارات في ستوديو سيتي. |
| Bir limusin onu az önce buraya bırakmış. | Open Subtitles | -لقد أوصلته سيارة أجرة إلى هذا العنوان |
| İşin garibi onu oraya Emily bırakmış. | Open Subtitles | الغريب بالأمر... أن (إيملي) قد أوصلته. |