"أَقُولُ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• söylüyorum
• Bence
• dediğimi
• söylediğim
• söyleyebilirim
• derim
• dediğim
• demiyorum
• diyeceğimi
• diyebilirim
• dedim
• söylemem
• söyleyeceğimi
• Demek
• söyleyebilir

Sana söylüyorum, Rocky Balboa, Amerikalılar bilsin istiyorum dünya bilsin istiyorum.
لذا أَقُولُ إليك، روكى بالبوا، بأنّى أُريدُ الشعب الأمريكي أَنْ يَعْرفَ...

Evi şimdi alalım Bence.
أَقُولُ بأنّنا نَحْصلُ على البيتِ الآن ؟

Ne dediğimi anlaman için görmelisin Aaron.
انت تَحتاجُ لرُؤيته. هارون . .لتتأكد مما أَقُولُ

Kendi oğluma söylediğim şeylerin hepsini tartışmamız gerektiğini sanmıyorum.
أنا لَمْ أُفكّرْ بأنّنا كان لا بُدَّ أنْ نُناقشَ كُلّ شيء أَقُولُ إلى إبنِي الخاصِ.

Biliyor musun, sevgilim, Leydi buradayken yaşamımızın bir bütün olduğunu söyleyebilirim.
تَعْرفُ، عزيز، مَع السيدةِ هنا أنا أَقُولُ حياةَ كاملةُ جداً.

Bir kez kalbinizin eşi oldu mu, hep öyle kalır derim ben.
عندما تكون الزوجة في قلبِكِ فستبقى زوجة دائماً، أنا أَقُولُ

Hep dediğim gibi, bir komedyenden daha komik olmayanı yoktur.
مثلما أَقُولُ دائماً، لا شيء أقل ضحكا مِنْ كوميديان.

Seni hala sevdiğimi ve hala istediğimi söylüyorum.
أَقُولُ بأنّني ما زِلتُ أَحبُّك وأنا ما زِلتُ أُريدُك.

Ama bazen sevmediğimi söylüyorum. Bazen de sevmediğimi bile düşünüyorum.
بالرغم من أنَّ أحياناً أَقُولُ بأنّني لا أحبهم.

Alternatif bir güç kaynağı lazım Bence.
نَحتاجُ بديلاً للمصدر الكهربائي، أَقُولُ.

Bence elektrikli sandalyeyi yeniden çalıştırmalılar.
هم يَجِبُ أَنْ يُعيدوا الكرسي. ذلك الذي أَقُولُ.

Sırası gelmişken annenle bir daha görüştüğünde ona merhaba dediğimi söyle.
بالمناسبة، أخبرْ أمَّكَ أَقُولُ مرحباً في المرة القادمة تَتكلّمُ.

Tek söylediğim, bunu elimizden kaçırmamalıyız. Ya da patimizden.
أَنا فَقَطْ أَقُولُ بأنّنا يَجِبُ أَنْ لا إرفضْ هذا رفضاً قاطعاً، أَو كفّ.

Üç veya dört haftadır burada olduğunu söyleyebilirim.
حَسناً، أنا أَقُولُ بأنّها كَانتْ هنا ثلاثة، لَرُبَّمَا أربعة أسابيعِ.

Ben Baretta'nın yaptığı gibi yapalım derim.
أَقُولُ بأنّنا نَعمَلُ الذي يعمَلُة الباريتتا.

Dur, tek dediğim hamile kalmak konusunda bu kadar takıntılı olma.
النظرة، إنتظار، توقّف! كُلّ أَقُولُ أنت يَجِبُ أَنْ لا تُصبحَ بالبندق جداً حول أنْ يَكُونَ حبلى.

Bunu ben demiyorum, toplum diyor.
لا أَقُولُ ذلك. أعتقد مجتمع يَقُولُ ذلك.

Onlara ne diyeceğimi bilmiyorum.
أنا لا أَعْرفُ ما أنا أَقُولُ إلى أيّ منهم.

Dünyadan 880 milyon kilometre uzaktayız. diyebilirim ki zaten kendi başımızayız.
نحن بعيدون 55 مليون ميل مِنْ الأرضِ أنا أَقُولُ بأنّنا لوحدنا الآن

Kendi kendime şöyle dedim, bu adamlar profesyonel, inanmışlar, iş başındalar, birşey istiyorlar.
أَقُولُ لنفسي هؤلاء الرجالِ محترفون هم متحفزون هم حريصون أي أنهم يُريدونَ شيئاً ما

Çok eşsiz bir tarzın var ve bunu herkese söylemem.
عِنْدَكَ مثل هذا الصوتِ الفريدِ، وأنا لا أَقُولُ ذلك لكُلّ شخصِ.

NasıI söyleyeceğimi bilmiyorum.
أنا لا أَعْرفُ كَيفَ أَقُولُ هذا , تَعْرفُ.

Demek istediğim söylediklerimi sende düşündün.
أنا كُنْتُ فقط أَقُولُ بأَنْك كُنْتَ مُفَكِّر.

Bir şey söyleyebilir miyim?
الموافقة، هَلّ بالإمكان أَنْ أَقُولُ شيءاً؟