| fazladan yatak odası ve dekoru dışında tamamen aynı tasarıma sahip. | Open Subtitles | حسناً، إنّها نفس التصميم تماماً بإستثناء غرفة نوم إضافيّة وموضوع الديكور. |
| Bak, öğle yemeği ve bir de fazladan bir saat ayırabilirim. | Open Subtitles | أنظر، سألغي موعد الغداء بالإضافة إلى ساعة إضافيّة |
| Ben almadım. fazladan verilmiş bir görev olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لمْ أحصل على واحدة، لذا افترضتُ أنّها مُهمّة إضافيّة. |
| Tabii her şey dahil. ekstra hiçbir ücret ödemeniz gerekmiyor. | Open Subtitles | كلّها متضمّنة طبعاً، لستَ مضطرّاً إلى دفع أي مبالغ إضافيّة |
| Kutuların birinde, ekstra kalça kemiği buldum... - ...ve bir başkasında, ekstra kavalkemiği. | Open Subtitles | لقد وجدتُ عظمة فخذ إضافيّة بإحدى الصناديق وعظم رَّبْلَة إضافي في صندوق آخر |
| Biz çok yakında dükkandan burada Yedek kamyon olmalıdır. | Open Subtitles | يجب أن يكون لدينا شاحنةٌ إضافيّة من الورشة قريبًا. |
| Destede fazladan as gördüm. | Open Subtitles | توجد بضعة آسات إضافيّة في ورق اللعب هذا، صح؟ |
| Kira için fazladan paraya ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | وكنتُ بحاجة إلى أموال إضافيّة للإيجار، وقلتُ وحسب |
| Ozzy'nin kulağına güzel şeyler fısıldamak istiyorsan fazladan ödeme yapman lazım. | Open Subtitles | تريد همس بعض الكلمات له سيكلّفكَ هذا قيمة إضافيّة |
| Değeri hesaplamak adına, elle cila ve komple bakım için elde edilen fazladan geliri ekledim. | Open Subtitles | للإستقراء، أضفت إيرادات إضافيّة للتنظيف بالشمع والكامل، |
| Ve eczaneye gidene kadar kullanabilmesi için fazladan birkaç şırınga koy. | Open Subtitles | و محقنات إضافيّة ريثما يتوافر لديها الوقتٌ للذهابِ إلى الصيدليّة |
| İşte nükleer kanatlarınız ve fazladan mavi peynir. | Open Subtitles | هاكما أجنحة الدجاج و جبنة إضافيّة أيمكنّي أن آتِ لكما بشيءٍ آخر؟ |
| Geleceğinizi duyduğum için, fazladan patates yaptım tam sevdiğiniz gibi. | Open Subtitles | عندما سمعتُ أنّكِ قادمة أعددتُ بطاطا مشويّة إضافيّة بالطريقة الّتي تحبينها تماماً |
| fazladan bir çift elle harika şeyler yapılabiliyor. | Open Subtitles | مدهش ما بوسع المرئ إنجازه مع مساعِدة إضافيّة |
| fazladan iki elle yapılacak şeyler ilginçtir. | Open Subtitles | مدهش ما بوسع المرئ إنجازه مع مساعِدة إضافيّة |
| O gün bana kutlama niyetine ekstra şok verdikleri için dediğini hatırlamıyorum. | Open Subtitles | عرّضوني لصدماتٍ إضافيّة ذلك اليوم فقط ليحتفلوا، حتّى لا أتذكّر ما قاله. |
| Kongre üyeleri ekstra bir risk olduğunda Gizli Servis koruması alabiliyor. | Open Subtitles | أعضاء الكونجرس مُؤهّلون لحماية الخدمة السريّة في حالة وجود مخاطر إضافيّة. |
| Sonuçlar gösteriyor ki kişi, görüntünün farkında olsa da olmasa da görsel işleme için gerekli alanlar aktive olmaktadır. Fakat bütün ekstra bir ağ görüntüyü bilinçli gördüğünde aydınlanır. | TED | تظهر النتائج أنّ المناطق اللازمة للمعالجة البصريّة يتم تفعيلها سواء كان المشارك على علم بالصورة أم لا، لكن لا تضيء شبكة إضافيّة كاملة إلّا عندما يكونوا واعين برؤية الصورة. |
| Fiyatları zaten yeterince yüksek bir de üstüne bir tanecik meyve için de ekstra para almıyorlar mı? | Open Subtitles | أسعارهم باهظة لنبتدأ بها, ومع ذلك هناك رسوم إضافيّة لقطعة فاكهة واحدة؟ |
| Ayrıca üç kişi de ekstra kemikler buldu. | Open Subtitles | وهناكَ ثلاثة أشخاص آخرين عثروا على عظام إضافيّة كذلك |
| Ailene söyleyerek ekstra puan kazanmak ister misin? | Open Subtitles | هل تحصلين على نقاطٍ إضافيّة لإخبار أهلك؟ |
| Burası senin odan ve, Yedek çarşaf ve battaniyeler. | Open Subtitles | أجل، إذًا هاهي غرفتك و... شراشف وبطّانيّات إضافيّة. |
| Bu yüzden geçen hafta bütün çalışanlar ve sürücüler fazla mesai yaptı. | Open Subtitles | لذلك فجميع العمّال متوسّطي الدخل و السائقين، عملوا لأوقات إضافيّة الأسبوع الماضي |