Demokrasi yaratıcı bir süreç ve protesto her zaman bizim aracımızdı, ki bize mümkün olduğu söylenenin ötesinde siyasi hayallerimizi genişletsin. | TED | الديمقراطية عملية إبداعية، وكان الاحتجاج دومًا الدافع لتوسيع تخليلاتنا السياسية إلى أبعد مما يقولونه لنا بأنه الممكن. |
Benim gücümün normalin ötesinde olduğunu bilirsin. | Open Subtitles | كنت أعرف بلدي السلطة يمتد إلى أبعد من متناول العادي. |
O %100 yenilenebilir ekonomi için acil çağrıda bulunduk, ama bunun da ötesine gittik. | TED | نحن ننادي بهذا الاقتصاد المتجدد سريعًا، ولكننا ذهبنا إلى أبعد من ذلك. |
Particiliğin ötesine geçmeliyiz. | TED | علينا التحرك إلى أبعد من الإنحياز السياسي. |
Bu yüzden daha da ileri, ta sınırlara kadar ilerledi. | Open Subtitles | لذا، ذهب إلى أبعد من ذلك حتى وصل إلى الحدود |
Sıra, piyasada az miktarda veya hiç İngilizce edebi eseri olmayan ülkelere geldiğinde ise insanlar daha da ileri gitti. | TED | عندما يتعلق بالبلدان ذات نسبة ضئيلة أو معدومة للكتب بالانجليزية المتوفرة تجارياً فإن الناس يذهبون إلى أبعد الحدود. |
Hattım kapandı, kredi kartlarım iptal, ...banka hesabımı dondurdular... | Open Subtitles | إلى أبعد حد لقد أوقفوا بطاقاتي ... وجمدوا حسابي المصرفي |
Model sistem fikrini çok daha öteye götürebilirsiniz. | TED | ولكن يمكن أن نأخذ فكرة النظام النموذجي إلى أبعد من ذلك. |
Fakat, bunu daha ileriye götürebilir ve bu orta iki seviye arasındaki etkileşime bakabiliriz. | TED | لكن يمكننا في الواقع أن نأخد الأمر إلى أبعد من ذلك وننظر إلى التفاعلات بين هذين المستويين المتوسطين. |
Bir adım daha ilerlediler ve içeriği yükleyen kullanıcının hesabını tespit ettiler. | TED | لكنهم ذهبوا إلى أبعد من ذلك، قاموا بفحص حساب الشخص الذي قام برفع هذا المحتوى. |
- Ve en radikal hayalimizin de ötesinde... | Open Subtitles | . ونحصل على الثروات الشخصية إلى أبعد من مخيلاتنا الراديكالنية. |
Bu kısacık ömrümün ötesinde lanetlendim ben. | Open Subtitles | ولقد ائتفكني إلى أبعد مما تضرب حياتي القصيرة هذه في الأجل |
Joy'a karşı çok naziksin, bunun da ötesinde bana karşı çok cömertsin. | Open Subtitles | كنت طيبة جدّاً مع جوي وسخيّة إلى أبعد الحدود بالنسبة لي. |
Bu telefondan mesajlaşmanın çok ötesinde bir iş. | Open Subtitles | لقد ذهبوا إلى أبعد من رسائل نصية بسيطة من هاتف إلى آخر |
Evet, battaniyeler, barınma, yemek acil dönemlerde hep önemli unsurlar. Fakat bunun ötesine de bakmalıyız. | TED | نعم، الملابس والبطانيات والمأوى والغذاء كلها مهمة في مرحلة الطوارئ، ولكن علينا أيضاً أن ننظر إلى أبعد من ذلك. |
Ancak sosyal medya çağında, bunun ötesine gidebiliriz. | TED | لكن في عصر وسائل التواصل الاجتماعي، يمكننا الذهاب إلى أبعد بكثير. |
daha da ileri giderek Jamaika'da Teknoloji Üniversitesi'yle bağlantı kurduk. Şimdi onlarla bir randevum var. | TED | ذهبنا إلى أبعد من ذلك : لقد شكلنا علاقة مع جامعة التكنولوجيا، جاميكا حيث تم الآن تعييني |
Ondan sonra gelen şarkıcılar daha da ileri gittiler. | TED | وما تبعه من المغنيين ذهبوا إلى أبعد من ذلك. |
Hattım kapandı, kredi kartlarım iptal, ...banka hesabımı dondurdular... | Open Subtitles | إلى أبعد حد لقد أوقفوا بطاقاتي ... وجمدوا حسابي المصرفي |
Melodik ilham ararken, şafak ve alacakaranlığın kuşlara ait orkestrasından öteye gitmeyin ya da empatik dilin doğal kıvrımından. | TED | عندما تبحث عن إلهام لحني، لا تنظر إلى أبعد من أوركسترا الطيور عند الفجر والغسق أو إلى الإيقاع الطبيعي للغة الرائعة. |
Kaptan, daha ileriye gidecek rüzgâr yok. | Open Subtitles | كابتن ، ليس لدينا الغاطِس للذهاب إلى أبعد من ذلك |
Sanırım eğer kendini kanıtlayabilirse, ki zor, bir adım daha ilerleyebilir. | Open Subtitles | أعتقد أنه لو تقدّم وتدرّب بإجتهاد، قد يصل إلى أبعد من ذلك |