Boş tarlaların ve şelalelerin olduğu güzel yerlere gitmeyi severim. | Open Subtitles | كم أُحِبُّ الذهاب إلى الأماكن الجميلة حيث الشلالات والحقول الفارغة |
Yani böyle şeyler, ama aynı zamanda, Petra, Ürdün gibi uzak ve egzotik yerlere gidebilecek birisi. | TED | أشياء من هذا القبيل، و أريد كذلك شخصا يود الذهاب إلى الأماكن النائية، الأماكن العجيبة مثل البتراء، في الأردن. |
Artık yaşam problemimize gerçekten cevap bulabilmek ve daha yakından bakabilmek için dikkatimizi doğru yerlere çeviriyor. | TED | حولّت إنتباهنا الآن إلى الأماكن الصحيحة بالنسبة إلينا للاستمرار في النظر بعمق والبدء حقًا بالإجابة على سؤالنا. |
Bazen gerçekten doğru veriler için o yerlere gitmeniz gerekiyor, bu yüzden birkaç ay önce Hindistan'a gittik. | TED | عليكم أحياناً الذهاب إلى الأماكن للحصول على البيانات الصحيحة حقًا، لذلك، سافرنا إلى الهند قبل عدة أشهر. |
Bir yerlere ulaşmak için iyi bir seçenek olmalı. | TED | ينبغى أن تكون وسيلة جيدة للوصول إلى الأماكن. |
Aileler, çocuklarını tarihi yerlere götürmeye bayılırlar. | Open Subtitles | يحب الآباء أن يأخذوا أطفالهم إلى الأماكن التاريخية في العطلات |
İnsanlar gitmeleri gereken yerlere buna binerek giderler. | Open Subtitles | الناس يركبونها للذهاب إلى الأماكن التي يريدونها |
Peki o zaman kanunun gitmediği yerlere kim gidecek? | Open Subtitles | ولكن من سيذهب بعدها إلى الأماكن التي لا يطالها القانون ؟ |
Bizi geçmişinde kabullenildiği ve kucaklandığı yerlere götürüyor olabilir. | Open Subtitles | انه يقودنا إلى الأماكن التي لم يكن يُقبل بها |
Saatler zamanı gösterir, trenler insanları bir yerlere götürür. | Open Subtitles | توضح الساعات الوقت وتنقلك القطارات إلى الأماكن |
Fotoğraflardaki yerlere gitmek istemiyorsan anlarım ama dedeni bulmak zorundasın. | Open Subtitles | اذا كنت لا تودّ الذهاب إلى الأماكن التي في الصور ، فلا بأس ولكن يجب عليك ايجاد جدّك |
- Bu kapıdan sadece kutsal olmayan yerlere gidebilirsin. | Open Subtitles | كما لو أنك تستطيع أن تذهب إلى الأماكن الشيطانية فقط عبر هذا الباب |
Harika yerlere gidebilmem için seyahat etmem gerekmez. | Open Subtitles | لست بحاجة إلى السفر للوصول إلى الأماكن المدهشة |
Ben küçük bir kasabada büyüdüm ve her zaman egzotik yerlere seyahat etmenin hayalini kurdum. | Open Subtitles | لقد ترعرتُ في قرية صغيرة وكنت دائماً حالمة في السفر إلى الأماكن الغير معتادة |
Denilene göre kutsal yerlere ve dünyadaki tuhaf olaylara bakarsan ve bunları hatlarla birleştirirsen kesiştikleri noktalar çok güçlü noktalar olur. | Open Subtitles | على أفتراض، إذا نظرتم إلى الأماكن المقدسة والأحداث الغريبة في أرجاء العالم، وأرتباطهم بخطوط تقاطعهم، فأنها بقعة قوية بشكل غير أعتيادي. |
Normal Geçit'ler kişiyi sadece önceden bulunduğu yerlere götürebilir. | Open Subtitles | البوابات العادية يمكن أن تاخذكِ فقط إلى الأماكن التي كنتي فيها |
Ekibimizin bir parçası olarak yarı profesyonel kapasitede toplum sağlık çalışanları aile hekiminizin yapacağı pek çok işi yapabiliyor, çoğu aile hekiminin hiç gitmeyeceği yerlere ulaşıyorlar. | TED | بالعمل كجزء من الفريق، والعمل كمهنيين موازيين، فإنه يمكن لعمال الصحة أن يساعدوا على ضمان أن يصل الكثير مما يقوم به طبيب أسرتك إلى الأماكن التي لا يذهب معظم أطباء الأسرة إليها. |
Bay Sleep tanıdık bir yerlere gidebileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | سيد *سليب* أقترح لربما هو يذهب إلى الأماكن المألوفة |
Bay Sleep tanıdık bir yerlere gidebileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | سيد *سليب* أقترح لربما هو يذهب إلى الأماكن المألوفة |
Eğer su bulamıyorsanız, yüksek yerlere gidin. | Open Subtitles | إذا لم تجد ماء إذهب إلى الأماكن العالية |