| Hollywood'da bir barda, bir kadınla tanışıp onun Evine mi gittin? | Open Subtitles | أتقصد أنك ذهبت إلى البيت مع سيدة قابلتها في حانة بهوليوود؟ |
| Beni aradığında, Evine doğru gitmekte olan bir masabaşı polisiyim, sadece. | Open Subtitles | أنا مُجَرَّد قائد مكتب كَنَت في طريقي إلى البيت عندما اتصلت |
| Gerçekten Evine, karının yanına dönmen gerekiyor, çünkü Debra pompayla göğsünden süt çıkaracak. | Open Subtitles | يحبذ أن تعود إلى البيت لأن على ديبرا أن تشفط الحليب من صدرها |
| Bir tane verdiler ve eve güzel bir kapla gittim. | TED | أعطوني واحدة فعدتُ أدراجي إلى البيت بعلبة الكرتون الجميلة هذه. |
| Orası neresi? Doktorlardan oluşan bir ekip. eve dönmeden önce seninle biraz konuşuyorlar. | Open Subtitles | إنه مجموعة من الأطباء ، سوف يتحدثون إليك قليلاً قبل عودتك إلى البيت |
| Silahlarınızı indirirseniz canınız yanmaz. Bugün ilerleyen saatlerde Beyaz Saray'a yerleşeceğim. | Open Subtitles | ألقوا بأسلحتكم ولن يتأذى أحدكم سأنتقل إلى البيت الأبيض لاحقاً اليوم |
| - Ama Evine gittiğini söylediler. - Aynı şey canım. | Open Subtitles | لكنّهم قالوا بأنّه ذهب إلى البيت حسنا هذا نفس الشيء |
| -Ama bu 3 günlük bir sorun. Sen Evine döneceksin. | Open Subtitles | إنها مهمه لثلاث أيام بعد ذلك تستطيع الرجوع إلى البيت |
| Yarından itibaren rotasyondasın, o yüzden de, şimdi Evine git. | Open Subtitles | أنت في الدورانِ إبتداءً مِنْ غداً، يَذْهبُ إلى البيت لذا. |
| Ve sen, Evine karı düdüklemeye dönüyorsun, ben mezara giriyorum. | Open Subtitles | بالإضافة، تَذْهبُ إلى البيت لتَسْمير بَعْض الفرخِ إجتمعتَ في مقبرتِي. |
| - Yani temel olarak bunlar senin çubukların ve yanılıyorsan, onları Evine götürürsün. | Open Subtitles | حسناً, لذا جوهرياً إنها أنابيبُكَ وإن لم ندعُكَ تكسب ستعود بها إلى البيت |
| Ve ben, sonunda onun Evine gideceğine inanmakta hiç de güçlük çekmiyorum. | Open Subtitles | وأنا لَيْسَ لِدي مشكلةُ في تَخَيُّلك بسَماح لها بذْهابُ إلى البيت أخيراً |
| Evine dönüsünü ve bunun nasil bir deneyim olacagini Dana'nin bizimle paylasmasini istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أدعوها أن تشارك أفكارها عن الذهاب إلى البيت وكيف سيبدوا هذا. |
| Kendin için yapacağın en iyi şey Evine gidip çeneni kapalı tutmak olur. | Open Subtitles | حسناً إن كنت تعلمين ما هو الأخير لك فستذهبين إلى البيت وتغلقين فمك |
| Korkmuş bir çocuk annesinden sıyrılıp Evine doğru köpeğini almak için koştu. | TED | ابتعد صبي عن والدته ليعود مسرعاً إلى البيت ليجلب كلبه الذي كان خائفاً بشكل واضح |
| eve gitmek hoşuma gider. Evet, eve gitmek hoşuma gider ve eve gidiyorum. | Open Subtitles | انا أودّ الذهاب إلى البيت، وسأذهب إلى البيت وسأخبرك شيئاً واحداً لعيناً بعد |
| eve gittik ve ben plağın iki yüzünü de yarım saatte öğrendim. | Open Subtitles | اه، نعم. ذهبنا إلى البيت و تدربت على الأغنية لمدة ساعة ونصف |
| Ama ne zaman eve dönsem, hasretini çektiğim şeyin farklı olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | لكن عندما أصل إلى البيت أجده شيئا غير الذي كنت أشتاق إليه |
| Büyükelçim doğruca Beyaz Saray'a gidecek ve ikiniz de işinizden olacaksınız. | Open Subtitles | السفير السعودي سيذهب مباشرة إلى البيت الأبيض. وستفقدوا أنتم الاثنين وظائفكم. |
| Önümüzde o büyük Beyaz Saray'a dürüst bir adamı oturtma fırsatı var. | Open Subtitles | أنا فقط أقول أن هذه فرصتنا لنوصل رجلاً شريفاً إلى البيت الأبيض. |
| Beyaz Saray'a ve ona bağlı kalırsın hem de hayatın boyunca. | Open Subtitles | سوف تكونين مقيدة إلى البيت الأبيض و هو نفسه لبقية حياتك |
| 10 dakikaya evde olacağız. Çocuklarla bu konuyu konuşacağız. | Open Subtitles | سنصل إلى البيت بعد عشر دقائق سأتحدث مع الأولاد بهذا الأمر |
| Sportmenlikten nasibini almamışlardan biriyseniz eğer, hayvanı vurur ve evinize götürürsünüz. | TED | ثم, إن كنت واحدا من الأشخاص الغير ملتزمين بالقوانين ستطلق النار على هذه الحيوانات وتأخذها إلى البيت |