| Geçmişim ve annem hakkında bana cevaplar sunabilecek tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي بإمكانه منحي إجابات بشأن ماضيّ ، وأمي |
| Ona sor. Anlatması gereken kişi o. | Open Subtitles | اسأليه , إنه الشخص الذي يفترض به إخباركِ |
| Soğutma sistemini tasarlayan kişi o, öyle değil mi? | Open Subtitles | إنه الشخص الذي صمم نظام التبريد هذا، أليس كذلك؟ |
| Bizden daha bilgili gözüken tek kişi o. | Open Subtitles | إنه يبدو إنه الشخص الوحيد الذي يعرف أكثر منا نحن. |
| Cadillac'ın, kanatçıklardan kurtulmaya çalıştığını Chrysler'e ileten kişi oydu. | Open Subtitles | إنه الشخص الذي أخبر شركة كرايسلر أن شركة كاديلاك سوف تلغي الزعانف |
| Tanıdığım en akıllı adam o. Tavsiye istediğim tek kişi. O benim babam. | Open Subtitles | إنه أذكى شخص عرفته في حياتي إنه الشخص الذي أذهب دائما لإستشارته , إنه أبي |
| Silah bulabilecek tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي نعرفه يمكنه الحصول على أسلحة ؟ |
| Çifte kılıç yeteneğini tasarlayan kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص المسؤول عن تصميم مهارة الاستخدام المزدوج |
| Senden daha iyi bir yalancı olduğunu bildiğim tek kişi o. | Open Subtitles | حسناً، إنه الشخص الوحيد الذي أعرفه أكثر براعة في الكذبِ منكِ شخصياً. |
| Gereken uzmanlığa sahip, içerideki tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد بالداخل الذي لديه الخبرة المطلوبة |
| - Düşüncelerini okuyamadığım tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي لا يمكنني قراءة أفكاره |
| "Liderimiz olma niteliğindeki en son kişi o olmalı." | Open Subtitles | إنه الشخص الاقل أهليّة في العالم ليقودنا |
| Göreve çağırmadığımız tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي لم نأخذه في المهمة. |
| - Yaşananlara doğrudan tanıklık edecek tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي يُمكنه الشهادة في ذلك الأمر |
| Fonları nereye aktardığımızı bilen tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي يعلم بشأن المصدر الذي تذهب إليه أموالنا |
| Eniştenin aklını başına getiren kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الذي أعاد لنسيبك رشده |
| Bunu durdurabilecek tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي يستطيع إيقافه |
| Orada neler olduğunu bilen tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الذي يعلم بما يدور هناك |
| Angela'yı öldürme fırsatı ve eğilimi olan... tek kişi o'ydu. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي كانت أمامه الفرصه و عنده الدافع "لقتل "أنجيلا |
| Onun güvende tutacağından emin olduğumuz tek kişi o. | Open Subtitles | إنه الشخص الوحيد الذي سيبقيها آمنة |
| Bütün bunları keşfeden oydu. Noktaları o birleştirdi. | Open Subtitles | إنه الشخص الذي اكتشف كل هذا لقد جمع القطع مع بعضها |