| Duncan, bir şeyler yap! Yaptıklarının cezasını biliyordu ve çekecek. Af dilemek için seni göndermesi doğru değil. | Open Subtitles | إنه يعلم عقوبته وتصرفاته، ويجب أن يدفع ثمن تصرفاته بدون إرسالك للتوسل |
| Yaptıklarının cezasını biliyordu. Yalvarman için seni göndermek yerine cezasını çekmeli. | Open Subtitles | إنه يعلم عقوبته وتصرفاته، ويجب أن يدفع ثمن تصرفاته بدون إرسالك للتوسل |
| Ne istediğini bilir ve bunu gerçekleştirmek için en yakın yıldızdan enerji çeker. | Open Subtitles | إنه يعلم ماذا تريد ويوجه طاقة من أقرب نجم لـ يحقق لك ذلك. |
| A eksi. Eğer A alsaydı dondurmayı hak ettiğini o da bilir. | Open Subtitles | منخفض , ودرجة الامتياز تجعله يحظى بالبوظة , إنه يعلم ذلك |
| Biliyor, bacağımın durumunu görüyor, aramızda bir timsah olduğunun da farkında, ama bakın, bu adam bir saniyeliğine bile olsun yavaşlamıyor. | TED | إنه يعلم ، ويرى الحال التي عليها قدمي، ويعلم أن بيني وبينه يوجد تمساح، وأقول لكم، أن هذا الرجل لم يتوان للحظة واحدة. |
| Uzaylıların geleceğini Biliyor çünkü Billy ''zamanda serbest kaldı,'' bu da olayları kronolojik sırası dışında tecrübe etmesine neden oluyor. | TED | إنه يعلم أن الفضائيين قادمين لأنه أصبح منفصلاً عن الزمن، مما جعله يعيش أحداثاً خارجة عن التسلسل الزمني. |
| Tövbe etme planını öğrendi ve seni öldürtecek. | Open Subtitles | إنه يعلم عن خطة الساعة الحادية عشر خاصتك و سيقوم بوضع قاتل ليقتلك الآن |
| Bir gün keşfinin doğruluğunu kanıtlamak zorunda kalacağını biliyormuş. | Open Subtitles | إنه يعلم بأنه سيحتاج توثيق إكتشافهم يوماً ما |
| Sana Barbara Dahl'ın olduğu kaseti gönderdiğimi biliyordu. | Open Subtitles | إنه يعلم إنى سأرسل الشريط لك خاصة باربرا داهل عليه |
| Kanıtlarla oynadığında rozetini kaybetti, bunu biliyordu. | Open Subtitles | عندما تلاعب بالأدلة صادرت شارته إنه يعلم ذلك |
| - Hayır, öncekinde haklıydın. Yeterli zamanın olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | لا , كنتى على حق من قبل إنه يعلم أنه لا يوجد وقت كافى |
| Oradaki trafiği, balıkçıların ne zaman gelip turistlerin ne zaman gittiğini biliyordu. | Open Subtitles | إنه يعلم توقيت حركة القوارب وقام بدلك حينما عاد الصيادون الى الميناء وكانت الشرطة السايحية قد غادرت |
| Çünkü o lambanın 1200 dolar ettiğini bilir. | Open Subtitles | إنه يعلم أن هذا المصباح يساوي 1.200 دولار |
| Başkan'ın gece rüyasında ne gördüğünü bilir. | Open Subtitles | إنه يعلم الأحلام التي تراود الرئيس أثناء نومه ليلاً |
| İyi bir müşteriyle dalaşmaktan daha iyisini bilir. | Open Subtitles | إنه يعلم أنه لا يجب العبث مع عميل جيد |
| Tabii, burada zokayı yutmaz. Çok dikkatli olduğumuzu Biliyor. | Open Subtitles | بالطبع لن يقع فى الفخ هنا إنه يعلم أننا متيقظون للغاية |
| Bizi en iyi atının üstünde savunacağını Biliyor. | Open Subtitles | إنه يعلم بأنه يمكنه القيام بأفضل شيء من أجلنا وهو علي ظهر الحصان |
| Senin gücünün sevginde olduğunu Biliyor. | Open Subtitles | إنه يعلم أن قوتك تكمن فى قدر الحب الذي بداخلك |
| Günlüğünden hakkında bir şeyler öğrendi bunu sana karşı kullanabilir ve kullanacaktır da. | Open Subtitles | إنه يعلم أشياء خاصة عنكِ من مفكرتكِ، والتي بإمكانه إستخدامها وسيستخدمها ضدكِ |
| Kameraların farkında, bir koruması yok ve koşuyor. | Open Subtitles | إنه يعلم بالمراقبه و ليس معه حارس شخصي هل يركض؟ |
| Ona asla inanmayacağını biliyormuş. | Open Subtitles | قال إنه يعلم أنك لن تصدقه أبداً |