Çünkü çözüm o kadar uzak bir geçmişteydi ki ona ulaşmak için zaman makinesinden daha azı işime yaramazdı. | TED | إن الحل قد يبدو متوغلا في الماضي، حيث لا نستطيع الحصول عليه إلا بالعودة بالزمن للوراء، |
Şimdi, yeni iş karmaşıklığı karşısında, tek çözüm, rapor veren çizgilerle beraber kutular çizmek değil. | TED | الآن، في مواجهة التعقيد الجديد للأعمال التجارية، إن الحل الوحيد ليس في رسم جداول مع سطور الإبلاغ. |
çözüm, söylendiği gibi, baskın toplum için örneğin, 50 dolarlık bir yardım çekinden ya da grafiti kaplı bir evi boyamak için yapılan bir kilise gezisinden ya da bir banliyö ailesinin artık istemediği bir kutu giysiyi bağışlamasından çok daha zor olabilir. | TED | إن الحل والإصلاح، سيكون أصعب على المجتمع المهيمن من كتابة شيك بـ 50 دولارا أو القيام بمهمة تطوعية لطلاء بعض جدران البيوت المتآكلة، أو تبرع عائلة ريفية بصندوق من الملابس التي ما عادوا يحتاجونها أصلا، |
Bir sorun var ama bir çözüm yolum da var. | Open Subtitles | إنها مشكلة ولكن اعتقد إن الحل لدي |
Hayır, çözüm basit: | Open Subtitles | كلا، إن الحل بسيط. |