| Sezar imparatorluğun istikrarı için göçebe akımının denetim gerektirdiğini söyledi. | Open Subtitles | القيصر يقول: أنه من أجل استقرار المملكة الهجرة غير الشرعية يجب أن يتم السيطرة عليها |
| Danimarka kuvvetleri istikrarı sağlamak için göreve devam edecekler. | Open Subtitles | وستركز القوات الدنماركية على استقرار الوضع |
| Doktorların neden kalbi stabil tutmaya yavaşça sabit düzenli atmasını sağlamaya çalışıp, kalbinizin korkunç bir şey olması yüzünden ya da bambaşka bir sebepten yerinden çıkıp fırlamasına engel olmaya çalıştıklarını anlayabilirsiniz. | Open Subtitles | لاعجبَأن الأطبّاءيقضونَالكثيرَمنالوقتِ في الحفاظِ على استقرار القلب والحفاظِعليهِبطيئاً وثابتاً |
| Ve bu da uzun soluklu istikrar sağlamak için en büyük umudumuz. | Open Subtitles | وكذلك أملنا بالحفاظ على استقرار طويل الأمد |
| Hükümet sözcüleri bunun hükümetin istikrarını bozma teşebbüsü olduğu inancını taşıyor. | Open Subtitles | الناطقون باسم الحكومة يعتقدون أنها محاولة لزعزعة استقرار الحكومة |
| Hedefler konusunda biraz ilerleme kaydederiz ama gezegenin dengesini bozmuş oluruz. | TED | نعم، سنمضي قدماً قليلاً في إنجازات أهداف التنمية المستدامة، لكن لا يزال ذلك على حساب خطورة زعزعة استقرار كوكب الأرض. |
| Savaşla geçen üç kıştan sonra Fransa'nın dengesi grev ve protesto dalgaları ile baltalanmaktaydı. | Open Subtitles | ولكن وبعد ثلاث سنوات من القتال كان استقرار فرنسا يتعرض للتقويض عبر موجات من الاحتجاجات والمظاهرات |
| Devrimler böler, dengeyi bozar, korku salar. | Open Subtitles | انقسام ثورى زعزعة استقرار نشر الخوف |
| ..Seamus O'Rourke'un Fransa'da hala bilinmeyen kişilerce yakalanıp,... ..öldürülmesi, istikrara katkıda bulunup, görüşmelerin bugünkü... ..tarihi sonuca erişmesinde önemli rol oynamıştır... | Open Subtitles | شمس أوروك لكن لم يعثروا على الجناة مما أدى إلى استقرار المفاوضون و الوصول إلى حل تاريخى |
| Bir sorun daha var: Her bir taş, siz tam içinden geçerken göçme ihtimali doğuran geçici bir istikrarsızlık oluşturuyor. | TED | وهناك مشكلة أخرى: كل عقدة فردية تخلق عدم استقرار زمني مما يُثير احتمال انهيار البوابة أثناء عبورك لها. |
| Sezar, İmparatorluğumuzun istikrarı için göçleri engellememiz gerektiği kanısında. | Open Subtitles | القيصر يقول: أنه من أجل استقرار المملكة الهجرة غير الشرعية يجب أن يتم السيطرة عليها |
| Hastalık yaratmak için büyü kullanmaktan istikrarı bozmaya kadar her şey var. | Open Subtitles | لقد استخدموا التعاويذ لخلق الأمراض و لزعزعة استقرار الأسواق |
| Durumları stabil olup gerekli olan bilgiyi verebilinceye kadar resmi kayıtlara geçemezler. | Open Subtitles | تكملوا إجراءات التسجيل استقرار الحالة واعطائكم المعلومات المطلوبة |
| Beni stabil tutuyor ama kalbimi geri alamazsam öleceğim. | Open Subtitles | حافظت على استقرار حالتي، لكن إن لم أستعد قلبي فسأموت. |
| Politikacılar, ülkeye istikrar getirmek için finans sistemine bakıyorlardı. | Open Subtitles | لقد لجأ السياسيون إلى النظام المالي للعمل على استقرار البلاد |
| İzleyen yıllarda Ukrayna ekonomik istikrar için mücadele etti. | Open Subtitles | في السنوات اللاحقة، كافح الأوكرانيّون لإيجاد استقرار اقتصادي |
| Dolaylı yoldan ekonomimizin istikrarını etkiliyormuş. | Open Subtitles | وبشكل غير مباشر أثر على استقرار اقتصادنا |
| Serkeş unsurlar okulumuzun istikrarını tehdit ediyor. | Open Subtitles | عناصر جامحة تهدد استقرار المنزل. |
| İklimin dengesini bozduğumuz konusunda da bilimsel fikir birliği var. | Open Subtitles | ولقد أجمع العلم بأننا نهدد استقرار مناخنا |
| 2005'te başlamış olsaydık, gezegensel enerji dengesini yeniden sağlamak ve iklimi bu yüzyıl içinde stabilize etmek için yıllık yüzde 3'lük bir emisyon azaltımına ihtiyaç duyacaktık. | TED | إن كنا بدأنا سنة 2005، سيكون قد تطلب تخفيض انبعاث ثلاث في المئة كل سنة لاسترجاع التوازن الطاقي الكوكبي والمحافظة على استقرار المناخ هذا القرن. |
| Ve güneş sisteminin dengesi olmadan ve de Dünya'nın yörüngesinin, Dünya üzerinde yaşam olmazdı. | Open Subtitles | ولذا دون استقرار النظام الشمسي ومدار الأرض، لما كانت هناك حياة على الأرض |