Yapmak zorundaydım. Sana tam erişim hakkı vardı. | Open Subtitles | اضطررت إلى ذلك ، كان لديها جميع الصلاحيات للوصول إليك |
Yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | لقد اضطررت إلى ذلك |
Yapmak zorundaydım, Jake. O beni aradı. | Open Subtitles | اضطررت إلى ذلك يا (جايك) لقد اتصلت بي |
Onun güçlerini mecbur kalmadıkça kullanmadım. | Open Subtitles | أنا لم أستخدم قواها إلا إذا اضطررت إلى ذلك |
Onu ancak mecbur kalırsan öldür. Harikaydı bebeğim. Sana kendimi hiç bu kadar yakın hissetmemiştim. | Open Subtitles | حسناً، اقتله إن اضطررت إلى ذلك كان ذلك رائعاً ياحبيبتي لم أشعر قط بهذا القرب منك |
Eğer mecbur kalırsam bunu kendim de yapabilirim. | Open Subtitles | سأفعل هذا بنفسي إن اضطررت إلى ذلك |
mecbur kalırsan yargıcı yatağından kaldır getir. Yürü. | Open Subtitles | أيقظ القاضي إذا اضطررت إلى ذلك |
Wakanda'yla savaşmayacağım, mecbur kalana kadar. | Open Subtitles | لن أبدأ قتالاً مع (واكاندا) حتى لو اضطررت إلى ذلك. |
mecbur kalırsam... | Open Subtitles | لو اضطررت إلى ذلك |
Buna mecbur bırakıldım. | Open Subtitles | لقد اضطررت إلى ذلك نوعاً ما. |