| Rahat ol. Elinizdeki en pahalı şarabı getirin, tadı büyük ihtimal iyi olacaktır. | Open Subtitles | فقط احضري لنا اغلى مشروب لديكم ومن المحتمل سنكون على مايرام |
| Davacının avukatına göre adanın en pahalı jüri danışmanı. | Open Subtitles | هذا صحيح ، بحسبِ كلام المدعي العام إنهُ اغلى هيئة محلفين على الجزيرة |
| Eğer kartlarını doğru oynarsan tarihteki en pahalı orospu bile olabilirsin. | Open Subtitles | اتعلمين, لعبتي لعبتكِ جيداً, رُبما ستكونين اغلى عاهرة في التأريخ. |
| Ve bu galeri şimdi bizim en değerli resimlerimize evsahipliği yapıyor. | Open Subtitles | والآن هذا المعرض يحتوى على اغلى رسوماتنا. |
| Sana en değerli şeylerini satmak istiyorlar ki bu da gereksiz bir operasyon. | Open Subtitles | ويريدون بيعك اغلى الاغراض والتي هي غير ضروريه وهي الجراحه .. |
| Robbie, bu senden istediğim en önemli şeydi. Sorun olmadığından emin misin? | Open Subtitles | روبي , هادا اغلى طلب بطلبوا منك بحياتي , ماشي أخوي؟ |
| Özellikle Julliard'da bir dönemden daha pahalı olduğu için. | Open Subtitles | وخصوصا عندما يكون ثمنه اغلى من فصل دراسي كامل في جامعة جوليارد |
| Mağazalarda fiyatı iki katı. Kocamla konuşmalıyım. | Open Subtitles | هذا اغلى مرّتين من المحلات احتاج ان اتشاور مع زوجي |
| Yarın Paris'teki en pahalı avukattan haber alacaksınız. | Open Subtitles | سوف تسمع أجوبتك من اغلى محامي في باريس غداً |
| Bu yediğin en pahalı tavuk olacak, oğlum ama her kuruşuna değer beraber yiyeceğin çekici misafir düşünüldüğünde. | Open Subtitles | هذا سيكون تقريبا اغلى عشاء دجاج سوف تأكله في حياتك يابني لكنه استحق كل قرش منه اخذا بالاعتبار الصحبة الساحرة التي ستأكله معها |
| Tarihteki en pahalı ve cüretkar trenyolunu inşa ediyoruz | Open Subtitles | سنبنى اغلى واجرأ سكة حديدية فى التاريخ |
| Şimdiye kadar aldığım en pahalı hediye! | Open Subtitles | انعا اغلى هدية حصلت عليها من قبل |
| Gerek yok, menüdeki en pahalı yemekten iki kişilik istiyoruz. | Open Subtitles | لا نريد، سنأخذ اغلى طبقين في القائمة |
| Yani dünyanın en pahalı şarabını mı içiyoruz şu an? | Open Subtitles | تقصد اننا نشرب اغلى نبيذ بالعالم؟ |
| Dünya'nın şu anda sahip olduğu en değerli varlık bu, başka bir Ori gemisinin Supergate'ten geçmesine engel olacak. | Open Subtitles | اغلى رصيد الارض في الوقت الراهن تحت تصرفه للحيلولة دون تواجد المزيد من سفن الأوري هو من خلال الحصول على البوابة الخارقة |
| Evet, bu benim en değerli varlığım. Bunu bana Magic Johnson verdi. | Open Subtitles | هذا اغلى ما املك ، لقد اعطانى "اياه "ماجيك جونسون |
| Ve o, dünyanın en değerli kasap dükkânında duruyor. | Open Subtitles | وهو يجلس على اغلى متاجر العالم للجزارة |
| Hayır, Avlynn bana verilebilecek en değerli hediyeyi verdin... | Open Subtitles | لا ,افيلين لقد اعطيتينى اغلى هديه فى |
| Bu kız uğruna, benim için en önemli şeyden vazgeçtim ...pisliğin teki olmaktan. | Open Subtitles | لاجلها تركت اغلى شئ بالنسبه لي وهو ان اكون حقيرآ |
| Sen benim için dünyadaki en önemli şeysin. | Open Subtitles | انت اغلى شئ فى هذا العالم |
| Dükkandaki eleman bunların çok daha pahalı şaraplarla aynı tatta olduğunu ve birkaç yüz dolara epey geldiğini söyledi. | Open Subtitles | الرجل في المتجر قال أن مذاق هذه على غرار اغلى انواع الخمور وببضع المئات من الدولارات فقط يمكن الحصول على الكثير منها |
| Kentucky'nin şehir dışında olması nedeniyle iki buçuk kat daha pahalı olduğunu da göz önünde bulundurursan | Open Subtitles | اية واحده منهم ستشجعيه ان يختارها ؟ وخلي في بالك انه كـ مقيم خارج الولاية . "كينتاكي" اغلى بمرتين ونصف |
| Gücenmeyin canım ama onların fiyatı sizi biraz aşar. | Open Subtitles | بدون اهانه يا عزيزتي .. ولكن هاذين الفستانين اغلى من ما تتوقعي |