| Ve mesajlarını vermek için ülkenin her yerinde binlerce ev toplantısı düzenlediler. | Open Subtitles | ولإيصال النقطة أكثر حملوا الألاف من مستخدمي القهوة في جميع أنحاء البلاد |
| Yüzlerce kimlik hırsızlığı yaptılar ve binlerce sahte vergi beyannamesi verdiler. | Open Subtitles | يقوم بسرقه المئات من الهويات يسجل الألاف فى تقارير ضريبيه مزيفه |
| Zengin Asyalı işadamları bir tanesi için binlerce ödeme yapıyor. | Open Subtitles | رجال الأعمال الأسيويين الأثرياء يدفعون الألاف من أجل واحدة بالكستم |
| Ortalama bir geliri baz alırsak yakınları sadece birkaç yüz bin dolar alacaktı | Open Subtitles | ،بافتراض متوسط الدخل ومتوسط الأعمار المتوقعة فإن ناجيهم سيستلمون فقط بضع مئات الألاف |
| Evet binlercesi, küçük aç fareler hepsi de peynire aç. | Open Subtitles | نعم ، الألاف منهم ، جرذان صغيرة جائعة جياع للجبن |
| Bu kuyrukluyıldız, Güneş'e doğru bir dalış yaparak yüz binlerce yıl süren kesintisiz bir serbest düşüşle hız kazanıyor. | Open Subtitles | تهبط هذه الأخيرة بإتجاه الشمس وتكتسب سرعة في سقوط حر غير منقطع ويستمر هذا السقوط لمئات الألاف من السنين |
| Gerçek ise; ilerleyen haftalar ve aylarda yüz binlerce kişi sergiyi görmeye geldi. | TED | لكن حقيقةً، في الأسابيع والأشهر التي تلتها مئات الألاف من الزوار، جاؤوا ليحضروا العرض |
| binlerce Finli evlerini terketmek zorunda kalmıştı. | Open Subtitles | مئات الألاف من الفنلنديين أضطروا للأخلاء منازلهم |
| Panik bütün ülkede hızla yayılmaya devam ediyor ve binlerce insan sokaklara döküldü. | Open Subtitles | حالة من الذعر اجتاحت الأرياف هلع الألاف الى الشوارع |
| - Geçidin yakınında binlerce bulduk. | Open Subtitles | وجدنا الألاف منها في حفرة بالقرب من البوابة |
| Ama Amerika'da bile binlerce kişi komünist rüyasına bağlı kaldı. | Open Subtitles | بالرغم من ذلك ظل الألاف بأمريكا مخلصين للحلم الشيوعي |
| Sadece makineler değil, binlerce zanaatkar ve bilim adamı kaçırılıp Sovyetler Birliği'ne götürüldü. | Open Subtitles | ليس فقط على الآلات، ولكن تم أيضًا إختطاف الألاف من الحرفيين والعلماء الألمان واقتيادهم إلى الاتحاد السوفياتي |
| binlerce piksel ışıktan... bu fotoğrafı çözümlemeye çalışıyorum. | Open Subtitles | الألاف من نقاط الضوء و أحتاج واحدة فقط لتوضيح هذه الصورة |
| Sokaklardaki binlerce kişiyi içeriye atamayız. | Open Subtitles | لا نستطيع إحتجاز الألاف ممن هم في الزاويا |
| Her birinde basit kazı araçlarıyla hazırlanmış binlerce teras bulunmaktadır. | Open Subtitles | كل تل يحتوي على الألاف من الشرفات المصتفة حفرت يدويا بإستخدام ألات بدائية |
| Çin'de karst manzaralarının altında kalmış binlerce gizemli mağara var. | Open Subtitles | يوجد بالصين الألاف من الكهوف الغامضة تختفي تحت مناظر الظاهرة للكارست |
| Peki bunun gibi tatlı bir yaratık nasıl bin tane canavarlara dönüşüyor? | Open Subtitles | بيلي، هل لك أن تخبرني شيئا ما؟ كيف يأتي شخصا ذكيا مثل هذا و تحديدا من خلاله الألاف من الوحوش البشعة؟ |
| 100 bin watt, dikkatlerini çeker herhalde. | Open Subtitles | مائات الألاف من الواطات يجب أن تسترعى إنتباههم. |
| En son konuştuğumuzda bana birkaç bin parça sattını söylemiştiniz. | Open Subtitles | بأخر حديث لنا أخبرتنى بإنّك بعت الألاف منها |
| Yüzlercesi öldü, binlercesi yaşayabilsin diye. | Open Subtitles | مئات قد يموتون لكن الألاف يحظون بفرصة العيش |
| Afrika'da her gün onun gibi binlercesi ölüyor. | Open Subtitles | الألاف مثله يموتون كل يوم هنا في أفريقيا |
| binlercesini inceledim,... ..ve, şimdiye kadar, konuşabilen sadece iki tane bulabildim. | Open Subtitles | لقد فحصت الألاف منهم طوال حياتي ، ولحد الان إكتشفت فقط إثنان يمكنهما التلكم |