| Kanamayı durdurmak için çiçek lapası ve civanperçemi sürdüm ama işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد قمت له بكدمات أعشاب الجروح لأوقف النزيف، لكن الأمر لم يفلح | 
| İşe yaramadı çünkü kanın miktarı yetmedi. | Open Subtitles | الأمر لم يفلح لأنه لم يكن هناك دماء كافية | 
| Malesef, işe yaramadı. Gitmem gerek. | Open Subtitles | حسناً، آسفة أن الأمر لم يفلح يجب أن أرحل | 
| Yani kurabiyeler pek işe yaramamış, ha? | Open Subtitles | لذا اعتقد ان الأمر لم يفلح, أليس كذلك؟ | 
| Muhtemelen aküdür. İçine biraz su koydum. Bir işe yaramadı. | Open Subtitles | من المحتمل أن السبب هو البطارية وضعت فيها ماءً لكنّ الأمر لم يفلح | 
| Söylemeye gerek yok, işe yaramadı. | Open Subtitles | ولا حاجة للقول أن الأمر لم يفلح | 
| Ama işe yaramadı ve beni eve gönderdiler. Bu beni terkettiğin zamana denk geliyor. | Open Subtitles | ولكن الأمر لم يفلح وأرسلوني للمنزل | 
| İşe yaramadı. | Open Subtitles | ولكن الأمر لم يفلح. | 
| Kızın üzerinde işe yaramadı çünkü kız hiç kameraya bakmamış ama Po bakmış. | Open Subtitles | الأمر لم يفلح مع الفتاة لأنها لا تتطلع أبداً نحو الكاميرا ولكن( بو)فعل... |