| Lezzetli tavuk püremizi yemeye başlamadan önce size iyi haberlerim var. | Open Subtitles | قبل أن نجلس لوجبة الديك الرومي اللذيذة، عندي بعض الأنباء السارّة |
| Sizi ilgilendiren haberlerim var. Sizin davanızla ilgili bilgiler var. | Open Subtitles | لديّ بعض الأنباء الجيّدة لك حصلنا على تغيّر في قضيّتك |
| Ve üç ay sonra tekrardan kötü Haberleri aldık. | TED | و بعد ذلك بثلاثة أشهر، تلقينا الأنباء السيئة مرة أخرى. |
| Katil muhtemelen Haberleri izledi, finansal durumunu değiştirdi . | Open Subtitles | ربما القاتل علم عن نفسه في الأنباء وغير أسلوبه |
| Bunun farkındayım, ama bu haberi almak hoşunuza gider diye düşündüm. | Open Subtitles | لمناقشة قراراتى أدرك ذلك يا سيدى . ولكننى أعتقدت أنك ستسعد بسماع الأنباء |
| Bay Gerrity, ben Sosyal Hizmetlerden Arthur Brooks. İyi haberim var. | Open Subtitles | السّيّد جيريتي , هذا أنا أرثر بروكس من الخدمات العامّة , حصلت على بعض الأنباء السّارّة |
| Şu andan itibaren, gerçeklerle desteklenebilecek haberlerin, peşinde olacağım. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً سأكتب عن الأنباء التي يمكن مساندتها بالحقائق |
| Özür dilerim binbaşı ama benim haberlerim sizinkilerden çok daha sıradışı. | Open Subtitles | عذرا أيها الرائد لكن الأنباء التي لدّي هي أكثر أهمية من التي لدّيك |
| Sana haberlerim var. Yeni haberler ne kadar hoşuna gider bilirim. | Open Subtitles | أحمل لك بعض الأنباء وأعرف كم تحبين الأنباء. |
| Bazı iyi ve kötü haberlerim var. | Open Subtitles | لديّ بعض الأنباء السارة وبعض الأنباء السيئة |
| Birkaç gün sonra aileleri, eşleri kötü Haberleri alacak. | Open Subtitles | فى بضعة أيام, عائلاتهم, زوجاتهم سيتسلمون الأنباء الحزينة |
| Teşekkürler. Haberleri duyduk. Bir evlat için dua edin. | Open Subtitles | شكراً لقد سمعنا الأنباء صلّى من أجل إبننا |
| CBS Dünya Haberleri şimdi, 15 dakikada haber ve analizleri sunar. | Open Subtitles | سي بي إس" الإخباريه تقدم 15" دقيقه من الأنباء و تحليلها |
| Bunun farkındayım, ama bu haberi almak hoşunuza gider diye düşündüm. | Open Subtitles | لمناقشة قراراتى أدرك ذلك يا سيدى . ولكننى أعتقدت أنك ستسعد بسماع الأنباء |
| -Gezegendeki her uluslararası haber servisi, 24 saatten az sürede haberi alacak | Open Subtitles | وستحصل جميع وكالات الأنباء في العالم على القصة في أقل من 24 ساعة |
| -Özre gerek yok Jim. Kötü bir haberim var: Notları almak için elimde izin var. | Open Subtitles | لا أعتذار ضروري , إليكم الأنباء السيئة أيها السادة |
| Ama gördüğünüz gibi, ölüm haberim abartıdan ibaretti. | Open Subtitles | كما ترون الأنباء عن مصرعى ضٌخمت بشكل كبير |
| Sizin ailede haberlerin nasılda hızlı yayıldığını unutmuşum. | Open Subtitles | لقد نسيت كيف تنتشر الأنباء سريعاً في عائلتكِ |
| İnsanlar kötü habere farklı tepki verir. | Open Subtitles | الناس يتفاعلون مع الأنباء الرهيبة بطرق مختلفه |
| İyi haber şu ki, şimdi çok daha iyi hissediyorum. | Open Subtitles | حسنًـا، الأنباء الجيدة، أنّني أبدو بأحسن حال الآن |
| Haberlerde iki kişinin öldüğünü duyana kadar bir şey düşünmemiştim. | Open Subtitles | لم أفكر بذلك حتى سمعت بشأن الرجلين المتوفين في الأنباء |
| Denemeye kalkma bile. haberlere çıktın. Şuna bir bakalım! | Open Subtitles | لا تحاول هذا أنت تملأ الأنباء , دعنا نرى |
| Kötü haberse beyin sarsıntısı geçirmiş olmanız. Tetkik için burada kalmanızı istiyorum. | Open Subtitles | الأنباء السيّئة هي أنّكَ أصبتَ بارتجاج، أودّ إبقاءكَ هنا للملاحظة |
| Sevgili baba, Almanya' dan gelen... haberlerden endişe duyuyoruz. | Open Subtitles | لقد سائتني جدا الأنباء التي سمعتها من ألمانيا ويخشى الناس أن الحرب أصبحت حتمية |