| Okumayı, yürümeyi, konuşmayı, gülümsemeyi, hatta dövüşmeyi. | Open Subtitles | تتعلمي القراءة والمشي والكلام. الإبتسام وحتى القتال. |
| Sana her baktığımda aynı şekilde gülümsemeyi kesebilir misin? | Open Subtitles | هل تستطيع التوقف عن الإبتسام في كل مرة أنظر فيها إليك، رجاءً؟ |
| Burada güvenden hissetmeni ve belki de gülümsemek için sebep bulmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدكِ أن تشعري بالأمان هنا و أن تجدي سبباً يُمكنكِ من الإبتسام |
| O zaman Sırıtmayı kes, ve ne bulduğunu söyle. | Open Subtitles | توقفي عن الإبتسام إذاً و أخبريني بما لديكِ |
| Yine de gülümsemeye çalış. | Open Subtitles | حاولي الإبتسام بأية حال لا أحد يحبّ العروس الكئيبة |
| Bu gülümseme, hakkınızdaki tüm suçlamalardan akladığınız anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا الإبتسام يعني أنك قد برئت من كل التهم |
| Doğrusu tam o anda yüzümden gülümsemeyi atamadım. | Open Subtitles | لم استطع محو عن الإبتسام العريضه عن وجهي في تلك اللحظة, بصدق |
| Aman Tanrım. gülümsemeyi kes. Susmam gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | يا إلهي، توقفي عن الإبتسام كنت متأكد لم يلزم أن أخبرك |
| Kes gülümsemeyi, orospunun çocuğu! | Open Subtitles | توقف عن الإبتسام يا ابن العاهرة |
| Ve Tanrı aşkına, gülümsemeyi de kes. | Open Subtitles | لأجل الله، توقّفي عن الإبتسام. |
| gülümsemeyi ve cesur olmayı denedim... her şey yolundaymış gibi davranmaktan.. | Open Subtitles | لقد سئمتُ من الإبتسام ... و كوني شجاعة و التظاهر بأنّ كل شيءٍ على ما يرام |
| Tümörün habis olduğu ortaya çıktığında, Frankie için gülümsemek çok zordu. | Open Subtitles | لقد كان صعباً على فرانكي الإبتسام عندما الورم كان خبيثاً |
| Hiç kimsenin bir suçluyu işe almayacağı için, karısının ona baktığını bilen komşulara gülümsemek ve kafa sallamak? | Open Subtitles | الإبتسام والإيماء للجيران الذين يعرفون أن زوجتك هي المُعيلة لأنك مُجرم ولن يستأجرك أحد؟ |
| Devamlı gülümsemek zor olmuyor mu? | Open Subtitles | ألا تتعبي من الإبتسام مثل ذلك طوال الوقت؟ |
| Salak gibi Sırıtmayı bırakıp gerçek adını söyle! | Open Subtitles | توقف عن الإبتسام كالأحمق وأعطني إسمك الحقيقي |
| Sırıtmayı kes. Salak gibi gözüküyorsun. | Open Subtitles | توقف عن الإبتسام هكذا تبدو كالأحمق |
| gülümsemeye çalış çünkü hayattasın ve bu senin işin. | Open Subtitles | أرغم نفسك على الإبتسام لأنك على قيد الحياة وهكذا دواليك |
| Bana en sevdiğin insanmışım gibi gülümseme. | Open Subtitles | الإبتسام لى وكأننى شخصك المفضل فى هذا العالم |
| Bu gece, gülümse, el sıkış, ve eşlere iyi davran. | Open Subtitles | وألليلة الإبتسام و التصافح وملاطفة ألزوجات |
| Bu hikayede Gülmeye yer yok. | Open Subtitles | ولكن خذوا الحذر من الإبتسام لأي جزء منها |
| Kaplama yapabilirim. Onlar gülmeyi de severler, Fransızlar. | Open Subtitles | أستطيع التظاهر فالفرنسيون يحبون الإبتسام |
| En azından gülümseyemez misin? | Open Subtitles | الا يُمكنكِ الإبتسام على الأقل؟ |
| Bu adamları tanıyorum. Sırıtmaya devam et, hergele. | Open Subtitles | واصل الإبتسام أيها الغبي واصل الإبتسام |
| Gülümseyip bir elimizi sallamak ama diğer elimizde bir kaplanın kesik kellesini tutmak gibi. | Open Subtitles | مثل الإبتسام و التلويح في يد، لكن في يد أخرى نحمل رأس نمر مقطوع |
| Eğer o huysuz bile düğününde gülümseyebiliyorsa belki bu huysuz da gülümseyebilir. | Open Subtitles | إذا كان ذلك المشاكس إستطاع الإبتسام في زواجه ربما هذا المشاكس أيضا يستطيع |