| Sabıkası yok ama standart DMV araştırması bir şey buldu. | Open Subtitles | لا يوجد سجل جنائي، لكن البحث الإعتيادي في قسم شؤون السيارات أعطى نتيجة. |
| Çünkü seninkiyle kıyaslayınca standart tedavi sönük kalıyor. | Open Subtitles | لأنّ العلاج الإعتيادي لا شيء مقارنةَ بكم |
| O standart, büyük ve uzun pantolonlardan değil. | Open Subtitles | هذا السروال ليس بالحجم الإعتيادي الذي نجدهُ ويصبح يناسبك. |
| Sadece, bugün ofisteki Tipik günler gibi değil. | Open Subtitles | إنه فقط ، ليس كيومنا الإعتيادي بالمكتب |
| Subaylara söyleyin, her zamanki 10 dakikada bir bana rapor versinler. | Open Subtitles | إجمع كل الضباط لأجل التقرير اليومي الإعتيادي خلال 10 دقائق |
| Nizami pilot o gün hastaydı, o yüzden yerine Herbert Miller geçmişti. | Open Subtitles | ، الطيار الإعتيادي كان مريضا في ذلك اليوم لذا ذهبت الوظيفة إلى هيربرت ميلر |
| Bu da bize artık Normal sınıfa dönebileceğini gösteriyor. | Open Subtitles | سيصل بك الأمر حيث سيكون بإمكانك العودة للفصل الإعتيادي |
| standart prosedür sonlandırılan kişinin eşyalarını güvene almak... | Open Subtitles | الإجراء الإعتيادي هو تأمين وإخراج مُتعلقات العميل المُنتهية خدماته بالمكتب |
| Burada senin tezgâh üstüne koyduğun standart fırının daha ötesi bir modelden bahsediyoruz. | Open Subtitles | الإتصال بالجلد بشكل مباشر لكننا نتحدّث عن درجة حرارة أكبر بقليل من الموجودة بسطح الفرن الإعتيادي على الأرجح ما يزيد على 300 درجة |
| standart profile göre, bombacı 40-50 yaşlarında beyaz bir erkek. | Open Subtitles | -حسناً، وفقاً للتحليل الإعتيادي ، المُفجّر هو رجل أبيض، في العمر بين الأربعينات والخمسينات. |
| Kimyager, karşı madde modundan standart nükleer tahrik moduna geçiyoruz ve istediğiniz Omega raporu hazır. | Open Subtitles | (ألكميست), إننا نتبدل من الوضع اللامادي إلى وضع الدفع النووي الإعتيادي, و لدينا تقرير (أوميغا) الذي طلبته |
| - standart tedavi nedir? | Open Subtitles | ما هو العلاج الإعتيادي ؟ |
| Tipik Subay. | Open Subtitles | كالضابط الإعتيادي |
| Tipik Joe. | Open Subtitles | جو) الإعتيادي) |
| Tipik Joe. | Open Subtitles | جو) الإعتيادي) |
| Öğrencilerin her zamanki gibi döktürüyor... o yüzden benim kazanacağım kesin. | Open Subtitles | طلابكَ العسكريون يؤدَون واجبهم الإعتيادي بشكل جيَد لذا يَبْدو كانني ضمنت كل شيء |
| Henüz değil, ama gelecek, ve her zamanki yerinde... oturuyor olduğunuzu görecek. | Open Subtitles | ليس بعد ، ولكن لن يمانع رؤية الفتاة التي تجلس في موقعه الإعتيادي |
| Her zamanki yerimizde yemek yiyecektik. | Open Subtitles | كنا متفقين على تناول العشاء في مكاننا الإعتيادي. |
| Nizami pilot o gün hastaydı, o yüzden yerine Herbert Miller geçmişti. | Open Subtitles | الطيار الإعتيادي كان مريضا في ذلك اليوم لذا ذهبت الوظيفة إلى هيربرت ميلر |
| Normal davranabileceğimi sanmıyorum artık. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه يمكني فعل الإعتيادي بعد الأن |
| Bu Normal hat değil. Fakat tipinin yanlış tarafında kaldık bu yüzden sizde kalacağız gibi görünüyor. | Open Subtitles | هذا ليس الطريق الإعتيادي و لكننا علقنا في الجانب الخطأ من العاصفة |