Düşündükçe, bunun bir dolandırıcılık olduğuna ikna oldum | Open Subtitles | واقنعت نفسى تقريبل بان الامر ماهو الا خدعة أو نوع من الاحتيال. |
Tabii eğer dolandırıcılık yapmayı kabul edersen. Ve ben kabul edeceğini biliyorum. | Open Subtitles | إذ كنت لا تمانع الاحتيال وانا اعلم انك لا تمانع |
Kanıtlar, seçim ve sayım süreçlerinde yasadışılık, yalancılık uygunsuz etki, zorlama ya da sahtekarlık olduğunu göstermemektedir. | Open Subtitles | أي أمور لاشرعية, أو خيانه أو تأثير غير لائق أو الإكراه أو الاحتيال في عملية الاقتراع والفرز |
Çalışmaları bu grupta yaygın bir Sahtekârlık duygusu yarattı. | TED | أظهرت دراستهم انتشار مشاعر الاحتيال في هذه المجموعة. |
Fatura şişirme, posta sahtekarlığı? | Open Subtitles | بالمغالاة في الفواتير؟ الاحتيال الإلكتروني؟ |
Saldırı, iletişim dolandırıcılığı, kimlik hırsızlığı, banka ve pazarlama dolandırıcılığı... | Open Subtitles | قاتل، محتال، و سارق لهوية شخص آخر، الاحتيال في السوق.. |
Tabii eğer dolandırıcılık yapmayı kabul edersen. Ve ben kabul edeceğini biliyorum. | Open Subtitles | إذ كنت لا تمانع الاحتيال وانا اعلم انك لا تمانع |
Ardından bu, dolandırıcılık ve aptallıktan ibaret bir atom bombasına dönüştü. | Open Subtitles | وحولها الى قنبلة موقوتة من الاحتيال و الغباء |
Canım sıkan 15.000 yıldır, dolandırıcılık ve dar görüşlülük asla işe yaramadı. | Open Subtitles | هو أنه لـ خمسين ألف عام الاحتيال و التفكير ضيق الافق لم ينجحا أبدا |
Cheri Lyle'nin federal dolandırıcılık davasındaki mağdurlardan biri. | Open Subtitles | وكان واحدا من الضحايا في حالة شيري لايل في الاحتيال الاتحادية. |
Bu dolandırıcılık tarihinin en büyük dolandırıcılığı olsa gerek! | Open Subtitles | هذه ستكون أقوى عمليّة نصب في تاريخ النصب الاحتيال |
Yasal bir tesis beyan edip, sahtekarlık davası açılmaması için 48 saatiniz var. | Open Subtitles | لديك 48 ساعة لإقامة التجهيزات المطلوبة لتجنب المحاكمة بتهمة الاحتيال |
Yasal bir tesis beyan edip, sahtekarlık davası açılmaması için 48 saatiniz var. | Open Subtitles | لديك 48 ساعة لإقامة التجهيزات المطلوبة ولتجنب المحاكمة بتهمة الاحتيال |
Sahtekârlık hissi sadece başarılı insanlarda görülmez. | TED | كذلك، مشاعر الاحتيال ليست حكرًا على الأفراد ذوي المهارات الرفيعة. |
Kara para davaları, banka sahtekarlığı, sigorta sahtekarlığı, sağlık dolandırıcılığı. | Open Subtitles | الخبز الأبيض ، وحالات الاحتيال على البنوك والإحتيال في مجال التأمين ، وعمليات الرعاية الصحية |
Bence ailenin saadet zincirinden haberin vardı ve savcılığa gidip dava açılmasını önereceğim. | Open Subtitles | اعتقد انك علمتي عن عملية الاحتيال وسأخبر المدعي العام في مكتب الادعاء العام |
Ara Claudia, sonrada Avukatlar odasını ara ki... .:'sigortayı dolandırmak için komplo kurmak"suçu onların yetkisinde mi,öğren. | Open Subtitles | هل أن كلوديا ومن ثم استدعاء مكتب المدعي العام الأمريكي ومعرفة ما إذا كان مؤامرة لارتكاب الاحتيال في مجال التأمين |
dolandırıcılığın eski kuralları hâlâ geçerliydi. | Open Subtitles | و قواعد الاحتيال القديمـة ما زالت يتم تطبيقها |
Evlat gelecek yaz Florida, Orlando'da bir dümen çevirebilir misin? | Open Subtitles | ياولد، في الصيف القادم هل بإمكانك الاحتيال في أورلندو، فلوريدا؟ |
Sizce dolandırıcılıkla bir şekilde bağlantısı mı var? | Open Subtitles | هل تظن انها مرتبطة بعملية الاحتيال بطريقة ما |
Arabada hiçbir şekilde bir hile ya da numara yoktu, | TED | ولم تكن السيارة مجهزة بأية وسيلة للتحكم أو الاحتيال |
Eğer ortaya çıkarırlarsa, sonra bu kapanan dolandırıcı cemaatini iyi bir basın olarak alırım. | Open Subtitles | ان اكتشفوها حقا عنئذ سوف احصل على اعلام جيد بإغلاق كنيسة الاحتيال الباريشيه |
Bay Foster, sahtekârlığın sizinle değil, Dale ile başladığına dair ifade verdiniz. | Open Subtitles | سيد فوستر، أنت شهدت أن الاحتيال بدأ من دايل وليس منك |
En manyak sahtekâr olarak bilinecek. Onun nasıl olacağını bilmiyorum. | Open Subtitles | سيعرف وهي كما الاحتيال جنونا التي عاشت على الإطلاق. |
Hâkim Clark'ı elinde para ile kredi sahtekârlığından tutukluyorsun. | Open Subtitles | انت تعتقل القاضيه كلارك على قضية الاحتيال للرهن العقاري نقدا باليد |