| Ama aynen Normal bir bilgisayardaki Standart bir grafik kartı gibi, verileri bir klip haline getirebilirim. | TED | وهذه المعلومات تفاعلية جداً حتى باستخدامها على الحواسيب العادية.. ذات كروت الرسوم الاعتيادية يمكن ان نغير طبقة الرؤية |
| Havaalanına giden ara sokaklardan gidecekler. Standart prosedür. | Open Subtitles | سيأخذون الطريق الموازي للمطار، الاجرائات الاعتيادية |
| Yeni başkan, Standart prosedür. | Open Subtitles | إنّه المدير الجديد وتلك هي الإجراءات الاعتيادية |
| Bu, sıradan mühendisliğin üretmemize imkan verdiğinden çok daha karmaşık şeyler üretmemize imkan sağlıyor. | TED | وتسمح لنا بالقيام بأُمور أكثر تعقيداً بكثير مما تسمح لنا الهندسة الاعتيادية بانتاجه. |
| Evrenin sıradan gibi görünen şeyleri aslında oldukça nadirdir. | TED | الذي يبدو بأنه مكونات الكون الاعتيادية هو في الواقع، نادر نوعاً ما. |
| Normal konuşmalarımdan birini yapmak istemiyorum... çünkü onlar çok sıkıcı. | Open Subtitles | لا اريد ان اقدم احد خطاباتي الاعتيادية لأني اجدها مملة |
| İtiraf edeyim ki Her zamanki isteklerinizin yanında uçaktan atlamak oldukça basit kalıyor. | Open Subtitles | يجب أن أقول أنه مقارنة بطلباتك الاعتيادية القفز من طائرة طلب عادي |
| Yeni bir başkan. Standart işlem. | Open Subtitles | إنّه المدير الجديد وتلك هي الإجراءات الاعتيادية |
| Bunlar maksimum güvenlik bileklikleri. Standart anahtar uymaz. | Open Subtitles | تلك أغلال الحالة الامنية القصوى والمفاتيح الاعتيادية لن تفلح |
| Tüy örnekleri toplayacağız, yağ örneği alacağız ve birkaç Standart ölçüm yapacağız. | Open Subtitles | نجمع عيّنات شعر و دهون و نسجل بعض القياسات الاعتيادية |
| Yani Standart yöntem ile, hücreler çıkış üretiyor, bu çıkış Normal çıkış dizilerine benzemiyor çünkü doğru kodlar kendilerine gelmiyor. | TED | فيما يحدث في الطريقة الاعتيادية هو ان الخلايا تطلق فعلا الانماط ولكنها لا تطلق الانماط الصحيحة لانها لا تستقبل الشفرات الصحيحة |
| Sonuç olarak bir hayalim var, İki şişe kan ile ilgili bir hayal, gelecekte bizim Standart fiziksel muayenelerimizin bir parçası gibi iki tüp alınmış kanımız var. | TED | في النهاية لدي حلم، حلم بأنبوبي اختبار للدم، أن نقوم، مستقبلًا، كجزء من كافة فحوصاتنا الطبية الاعتيادية بسحب أنبوبين من عينات الدم. |
| - Sence de... - Bu Standart Wraith yöntemidir. | Open Subtitles | ...أنت لا تعتقد ذلك إجراءات الريث الاعتيادية |
| Sarı renkte görünenlerse yıldızları ve galaksileri oluşturan sıradan maddedir. | TED | والاشياء التي لونها أصفر هي المواد الاعتيادية التي تحولت الى نجوم ومجرات. |
| Sıra dışı malzemeler ve sıradan malzemelerin sıra dışı kullanımlarına da ilgi duyuyorum. | TED | انا مهتمة جدا بالتعامل مع المواد غير الاعتيادية او مواد اعتيادية بطرق غير اعتيادية |
| İnsanlar, sıradan hayatlarını biraz şaşaayla aydınlatmamız için bize güveniyor. | Open Subtitles | الناس يعتمدون علينا، لنشرق حياتهم الاعتيادية ببريق صغير |
| Dikkatini dağıtan bir şeyden fazlası değil, senin etkileyeceğin, zekanla şaşırtacağın sıradan küçük bir paçavra. | Open Subtitles | لا شيء أكثر الهاء وقليل من عدم الاعتيادية لك من أجل اثارة اعجابه لانبهاره بذكاءك |
| Bu basit bir tane, çünkü Normal maddesi yok ve sadece karanlık madde var. | TED | وفي هذه المرحلة الامر بسيط لإنها لا تحتوي على المواد الاعتيادية تحتوي على المادة السوداء فقط. |
| Ve karanlık maddenin nasıl yukarı gittiğini ve Normal maddenin nasıl arkasından takip ettiğini görüyorsunuz. | TED | وترون كيف تتكتل المادة السوداء والمواد الاعتيادية تأتي بعيدها فقط. |
| Her zamanki jüri bölümünde altı jüri üyesi yerini aldı. | Open Subtitles | تم اختيار 6 محلفين من هيئة المحلفين الاعتيادية |
| Her zamanki önlemleri aldım, herhalde sen de almışsındır. | Open Subtitles | أخذت الإحتياطات الاعتيادية وأفترض أنّك فعلت أيضاً |