| Evet. Tek boynuzları denize sürüyordu. Gördüğün rüya değildi. | Open Subtitles | نعم يقود وحيدات القرن إلى البحرِ لم يكن حلمَ |
| Foku sandala yükleyip denize atalım. | Open Subtitles | دعنا نَلْصقُه إلى الزورقِ ويَسْحبُه خارج إلى البحرِ. |
| Çünkü buradan deniz görünmez. | Open Subtitles | بالطبع ، ليس هناك وجهة لرؤية البحرِ من هنا |
| Çünkü buradan deniz görünmez. | Open Subtitles | بالطبع ، ليس هناك وجهة لرؤية البحرِ من هنا |
| Erişte otları Denizde yetişmeyi başarmış tek çiçek veren bitikilerdir. | Open Subtitles | نبات السيجراسيس: النباتاتَ المُزهِرةَ الوحيدةَ الذي يستطيعَ النَمُو في البحرِ |
| Denizde biraz daha açıldıkça dikey seyre geçeceğiz. | Open Subtitles | وبعد ذلك سَنَذْهبُ عمودي لنخرج إلى البحرِ. |
| Piroklastik akıntılar kıyıya ulaştığında durmadılar Denizin içine doğru yüzlerce metre daha ilerlediler. | Open Subtitles | تدفق البايروكلاستك لاْ يُتوقّفْ عندما يضرب الشاطئَ , يواصل،لـ 100 مِنْ الأمتارِ إلى البحرِ. |
| Bu kıyı, Denizden gelen avcıların karadan ve havadan gelenlerle buluştuğu tek yer. | Open Subtitles | الساحل هو المكان الوحيد حيث صيّادون مِن البحرِ يقابلون أولئك من الأرض والجو. |
| Yaşlıların, denize giden geçitin sırlarını saklayan kum şeytanıyla konuştukları yerde. | Open Subtitles | حيث القدماء يَتكلّمُون عن شيطانِ الرملَ الذي يَحْرسُ أسرارَ المرورِ إلى البحرِ. |
| denize mümkün olduğunca çabuk ulaşmalılar. | Open Subtitles | هم يَجِبُ أَنْ يَصلوا إلى البحرِ بأسرع ما يمكن |
| Açık denize ulaşmak için dar bir su yolunu geçmeleri gerekir. | Open Subtitles | للوُصُول الى البحرِ المفتوحِ، يَجِبُ أَنْ يَعْبروا الشريطَ المائي الضيق |
| Tüm bildiğimiz, Britanya'nın denize gömüldüğü. | Open Subtitles | ونحن نعرف بريطانيا ربما غرق الفيلق في البحرِ |
| Bazıları da ülkeleri denize battıktan sonra büyük sudan çıktıklarını söylüyor. | Open Subtitles | الآخرون يَعتقدونَ بأنّهم طاروا عبر الماءِ العظيمِ عندما أرضهم غَرقتْ إلى البحرِ. |
| Karula yakasından sarkıp, koca taşaklarınızı denize bandırmak falan. | Open Subtitles | مَيْل خارج في المسمارِ، كرات الرجل الكبيرة تنخفض في البحرِ المالحِ. |
| Ayrıca yemeye cesaret edemediğim, ahtapot,ve bazı deniz hayvanları. | Open Subtitles | أيضاً ذلك وحشِ البحرِ الآخرِ، الأخطبوط، يقولَ بَعْض الناسِ إانه يفتقر للثبات اثناء الاكل. |
| Uzun süre bakabileceğim bir şey yoktur. deniz hariç. | Open Subtitles | لا شيء يُمْكِنني أَنْ أَنْظرَ إليه لمدة طويلة جداً، إلا البحرِ |
| Misafirlerimiz olan aileler ve arkadaşlar deniz Dünyasını gezerken. | Open Subtitles | خلالها العائلة والأصدقاء سيحضروا عالمَ البحرِ كضيوفنا |
| Başka her yerde olduğu gibi derin Denizde de otoburlar varsa, avcılar da vardır. | Open Subtitles | لكن، في البحرِ العميقِ، كأي مكان آخر إذا هناك مواشي، هناك صيّادون. |
| Denizde mi! Bütün yollar denize mi gider? | Open Subtitles | !"في "البحرِ "يذهب كل هذا الطريق إلى "البحرِ |
| İkisi Denizin derinliklerinden gelmiş. | Open Subtitles | إثنان من البحرِ,خمس قامات أسفل |
| Yağmur yağmasa bile iğne yapraklar Denizden gelen sisin içindeki nemi emebilir. | Open Subtitles | وحتى اذا لم تهطل الأمطارِ الإبر الصنوبرية يُمْكِنُ أَنْ تَنتزعَ الرطوبةَ مِنْ الُضبّابُ المتبخر مِنْ البحرِ. |
| Karayip denizinin bilinen en derin noktası. | Open Subtitles | هو النقطةُ الأعمقُ المعروفةُ في البحرِ الكاريبيِ. |