| Fakat Masumiyet lehinde açık, çarpıcı bir kanıt olmaksızın bu sürece müdahale etmeyeceğim. | Open Subtitles | ولكن ان لم أجد دليل واضح على البراءة لن أتدخل فى عملية الاعدام |
| Bakın, cennet bahçesinde erkek Masumiyet ve mutluluk içinde yaşayıp gidiyordu. | Open Subtitles | في الفردوس، كان الرجل يعيش في حالة من البراءة والبركة ثم جاءت المرأة |
| Vatandaşlar masum kabul edilirler. Hiçbir şey bu ihtimali ortadan kaldıramaz. | Open Subtitles | يفترض في المواطنون البراءة ولا يوجد شيء يمكنه سلب هذا الافتراض |
| Planet üzerinde daha masum bir zaman dilimini ziyaret etmek gibiydi. | TED | كان الأمر كزيارة أكثر عصور البراءة على كوكب الأرض |
| Birden aklıma şu geldi: masumiyetin ve Arap kimliğinin en önemli iki sembolünü birleştirsem ne olur? | TED | وبعدها أتتني فكرة: ماذا لو جمعت الرمزين الأكثر دلالة على البراءة والهوية العربية؟ |
| Bunun sonucunda Patent trolü, davayı kazandığını duyurabiliyor. | TED | وكنتيجة لذلك، يستطيع سارق البراءة أن يدعي أنه كسب القضية. |
| Masumlar Projesi yeni kanıtları inceledi ve davanı üstlenmeme kararı aldı. | Open Subtitles | هيئة البراءة نظرت إلى الأدلة الجديدة وقرروا أن لا ياخذوا بقضيتك |
| Hiç kimsenin insan veya başka bir canlı bu masumiyeti kirletmesine izin veremeyiz. | Open Subtitles | لا ندع احد ، سواء كان رجل او مخلوق آخر أن يتجرأ لتلويث تلك البراءة. |
| Bizim gibiler Masumiyet ve aşka sahip olamaz. | Open Subtitles | ناس مثلنا لا يستطيعون فعل اي شئ مع اشياء كهذه البراءة والحب |
| Hukuki Destek ile Masumiyet üzerine gidelim diye tartıştım ve bence berbat ettiler. | Open Subtitles | تجادلت معهم من اجل المساعدة القانونية لمتابعة البراءة ، وأعتقد أنهم تخبطوا |
| Masumiyet yer altında çiçek açamaz, yer yüzüne çıkmalıdır. | Open Subtitles | البراءة لا تُزهر تحت الأرض لابد وأن تكون فوق الأرض |
| Masumiyet karinesi olan bu kişi için en temel ilke bile göz ardı edildi. | Open Subtitles | لقد تجاهلوا قوانين المبدأ الأساسي وهو إفتراض البراءة |
| İkimiz de biliyoruz ki kanıt eksikliği Masumiyet anlamına gelmez. | Open Subtitles | كلانا يعلم أن عدم كفاية الأدلة لا تعنى البراءة |
| Ama yine de masum çocukları acı, sakatlanma, ölüm ve korku dolu odalara tıkıştırıp şöyle diyoruz... | Open Subtitles | ، مازلنا ندفن البراءة فى غرفة الرعب تلك المحشوة بالألم والتشويه والموت : ثم نقول |
| Buraya geldiklerinde hepsi masum ve efendi görünürler. | Open Subtitles | عندما يدخلون إلى هنا، يبدون بغاية البراءة والكرامة، أليس كذلك ؟ |
| Disketi çözmeleri gerek. masum olduklarını ancak disketle kanıtlayabilirler. | Open Subtitles | الإسطوانة هي دليل البراءة الوحيد له وللفتاة |
| masum rolü yapmayı bırak! Ona ne dediğini biliyorum! | Open Subtitles | توقفي عن هذه البراءة أنا أعلم مالذي قلتيه له |
| Birleşik Devletlerde suçluluğun değil de masumiyetin ispat edilmesi gerektiğini hatırlattığınız için sağ olun. | Open Subtitles | شكرآ لتذكيرى لماذا عندنا ذلك الأفتراض من البراءة فى أمريكا ماذا انت, أبراهم لينكولن؟ |
| Patent hukuku acayip sıkıcı bir şey. | Open Subtitles | أن محاماة البراءة ممل بقدر إناءٍ كبير من بخار كلب.. |
| Yapraklar düştüğünde Masumlar ölür diyordu. | Open Subtitles | يقول "عندما تسقط أوراق الشجر "ستسقط البراءة كذلك |
| Sanırım suçluluk kanıtlanıncaya değin masumiyeti kabul etmek benimsenen bir gelenektir. | Open Subtitles | أظنه شكل متقبل افتراض البراءة حتى ثبوت الإدانة |
| Tek yapmam gereken kur yapmak, ve oda senin için üzülüp suçsuz diyebilir. | Open Subtitles | لذا ما عليك فعله هو المغازلة وقد يشعر بالأسف تجاهك ويصوّت على البراءة |
| O iki geri zekalı ezik çok masumdu. | Open Subtitles | أولئك المسكينان اللعينان كانا في غاية البراءة |
| Size en temel dogmayı hatırlatmak isterim, her insan suçu ispatlanana kadar suçsuzdur. | Open Subtitles | اسمحوا لي أن أذكركم بأن مبدأ القانونية الأساسية هو البراءة حتى تثبت إدانته. |
| Acımasızca ve ödün vermeden, masumları katlet. | Open Subtitles | ذبح البراءة على نحو عديم الرحمة وبدون تمييز |
| Lütfen, bana Masumu oynama. | Open Subtitles | من فضلك ، وفر علىّ نص البراءة الذي تقوله وعيناك مُتسعتان |
| Bazen saflık, küstahlık veya bencillik, bazense dikkatsizlikten ortaya çıkabilir. | TED | ويمكن أن يكون وليد البراءة أو الغطرسة, أو الأنانية، وأحيانا وليد عدم الاكتراث. |
| Tamamen masumum ama çok merak ettim. | Open Subtitles | أنا أدّعي البراءة التامة، لكنّني مهتم للغاية. |
| Bugünlerde masumluk nadir bir özellikken.. | Open Subtitles | وعلى الرغم أن البراءة نوعية نادرة تلك الأيام |
| Eğer birini gelişmiş masumlukla karıştırırsak ve üçün gücü büyüsünü, işe yarayabilir. | Open Subtitles | إن قمنا بجمع تلك التعويذة مع تعويذة إظهار البراءة و تعويذة القوة الثلاثية، فلابد أنها ستنجح |