| leke icin geldigimi unut. O sey artik umurumda degil. | Open Subtitles | انسى اني اتيت بشأن البقعة لا اكرث بشأنها بعد الأن |
| Sürekli o lekeyi görüyordum Parlak ve inci gibi Ve ne anlama geldiğini de anlayamıyordum | TED | رأيت من جديد تلك البقعة البيضاء اللامعة، ولم أفهم معناها. |
| - Anlıyorum. Ama o zayıf nokta girdaba dönüşünce halk ne der sizce? | Open Subtitles | أتفهم ذلك، لكن كيف ستكون ردّة الناس إن تحوّلت البقعة اللينة إلى دوّامة؟ |
| Eğer kırmızı-mavi Görüntü ararsa neler yaptığını öğrenirim. | Open Subtitles | سأحرص على تمرير المكالمة عند اتصال البقعة الحمراء والزرقاء. |
| Takımadanın uzak batısındaki volkanik bölgenin hemen yukarısında yer alıyor. | Open Subtitles | هي تجلس فوق البقعة الساخنة البركانية في أقصى غرب الأرخبيل |
| Sen ise bu sabah temizlediğin yeri tekrar temizliyorsun. | Open Subtitles | أنت تنظف البقعة ذاتها التي نظفتها صباح اليوم |
| Vila Cruzeiro'da bu noktayı seçtik ve biz şu anda konuşurken evlere sıva yapılıyor. | TED | واخترنا هذه البقعة من فيلا كروزيرو، ويتمّ إكساء المنازل بالجص حاليًا. |
| Enerji de o noktaya akacak. Boyutlar arasındaki duvarlar yıkılacak. | Open Subtitles | الطاقة ستصب في تلك البقعة و الجدران بين الأبعاد ستنكسر |
| Sinyaller yiyecek ve kolun başlangıcı ile yarı yolda bir araya gelerek ona bu noktada bükülmesini bildirir. | TED | تلتقي الإشارات بين الطعام وقاعدة الذراع، مما يسمح بأن تنحني في تلك البقعة. |
| Burası çalışma bölgelerimizden birisi ve daha iyi bir fikir edinebilmeniz için buradaki mavi leke iş arkadaşlarımdan birisi. | TED | هنا واحد من مواقعنا الميدانية، ولإعطائكم نوع من التصوّر، هذه البقعة الصغيرة الزرقاء هنا، هذا واحد من زملائي. |
| Sonra leke yok oldu ve yarayı görebildim, Ağır yaralıydı Arkadaşlarla yaralıyı bir çarşafın içine koyduk Asansörle, her katta dura dura, 15 kat, yaralıyı aşağıya indirdik | TED | فجأة اختفت البقعة واستطعت ان ارى جرحه، الذي كان خطيرا جدا، وضعناه انا ورفاقي داخل غطاء، وحملناه في مصعد كان يتوقف في كل طابق لـ 15 طابقا. |
| Kafasındaki tıraş edilmiş leke büyüyor, bu da onun, görevlerini ihmal eden bir rahip olduğunu belirtiyor. | TED | تنمو البقعة الصغيرة المحلوقة على رأسه، مبيناً أنه رجل دين يهمل واجباته. |
| Kara lekeyi bana veren o ahmaklar buraya senden önce gelirlerse bunu bende bulamayacaklar. | Open Subtitles | بعد أن ناولني القراصنة البقعة السوداء وإذا عادوا مجددا قبل قدومك فهم لن يجدوا هذه معي |
| Görünüşe bakılırsa, burayı her kim temizlediyse, bir lekeyi kaçırmış olmalı. | Open Subtitles | يشاهد مثل من نظّف هذا المكان تغيّب عن البقعة لربّما. |
| Bu evren size ait. Kırmızı nokta sizsiniz. | TED | أعني، هذا هو عالمكم. وأنتم في البقعة الحمراء داخله. |
| Bu hologramdan o sonik nokta hakkında bilgi edinebiliriz, çünkü tüm kırmızı ışığı filtreliyoruz. | TED | ومن تلك الصورة المجسمة ثلاثية الأبعاد، يمكن استنباط معلومات عن البقعة الصوتية فقط حيث يتم تصفية كل الضوء الأحمر. |
| Herkes senin gibi kırmızı-mavi Görüntü ile karşılaşma fırsatı bulamadı. | Open Subtitles | مهلاً! عكسكَ، لم نحظ جميعناً ببعض الشهرة بفضل البقعة الحمراء والزرقاء. الآن. |
| Şu an Kara Adalar üzerinde uçuyor, ekibi gönderdiğimiz yerle aynı yer. | Open Subtitles | إنها تُحلق فوق جزر الظلام الآن نفس البقعة التي أرسلنا الفريق إليها |
| Muhtemelen işi bitirmek için aynı yeri seçen bir çeşit garip intihar kulübüdür. | Open Subtitles | في الغالب نادي إنتحار ما غريب ! يختاره أناسُه نفس البقعة لينهوا حياتهُم |
| Onun yaraladığı noktayı bulmaya çalıştım. | Open Subtitles | محاولا البحث عن نفس البقعة التي طعنتني فيها |
| Beni o noktaya çıkarabileceğin en hızlı yol hangisi? | Open Subtitles | ما هي أسرع طريقة ايمكنك اخراجي من هذه البقعة |
| Tam bu noktada durmuştunuz... ve bir adam ve bir kadını bir şeyler yapıp konuşurken gördünüz. | Open Subtitles | . .. وقفت عند تلك البقعة وسمعت ورأيت ماقال وفعل هذا الرجل وتلك المرأة |
| O şu an Görüntü'nün icabına bakıyor. Çok eğleneceğiz! | Open Subtitles | "إنّها بالواقع تتدبر أمر البقعة الآن، إنّنا سنحظى بالكثير من المرح!" |
| Çok pahalı, saati 3 dolar. Oraya yakın bir yerde parkmetre buldum. | Open Subtitles | تلك البقعة تكلف 3 دولارات في الساعة وجدت عدادا بالوقت ترك عليه |
| Öteki türlü kilit noktası işlevini yitirir ve biz de boş yere çabalamış oluruz. | Open Subtitles | وبخلاف ذلك ، سوف تحصل على مفتاح صدئ مثل البقعة على الحائط |
| Buraya neden yasak bölge dendiğini hiç söylemediniz. | Open Subtitles | لم تخبرني أبدا ، لما تسمون هذه البقعة بالمنطقة المحظورة ؟ |
| Sonra o sonik noktanın içinden geçen kırmızı ışık yavaşça renk değiştiriyor, tıpkı yanınızdan geçen bir polis sireninin uzaklaşırkenki yankısı gibi. | TED | والضوء الأحمر الذي يمر خلال البقعة الصوتية يغيرُ اللون قليلًا، مثل اهتزاز حافلة الشرطة الذي يتغير عندما تسرع لتسبقككم. |