| Yaban havucu getirdim. Akşama da fındık çorbası yapacağım. En sevdiğin. | Open Subtitles | لقد وجدت الجزر الأبيض , يمكنني إعداد حساء البندق على العشاء , المفضل لديكِ |
| Ben fındık ile çikolata, şekersiz, ve çikolata. | Open Subtitles | لدي الشوكولا ، الخالية من السكر والشوكولامع البندق. |
| Çürük fındık falan yemiş olmalı. | Open Subtitles | إنه على الأرجح قد تناول بعض البندق العفن |
| - ceviz ağacını bulmamın pek yardımı olmadı- | Open Subtitles | إذًا شجرة جوز البندق ..التي وجدتها ليست ذات فائدة |
| 500 ml buzlu, yağsız, fındıklı şekersiz şuruplu, iki shot espressolu macchiato. | Open Subtitles | أريد 20 أونصة من ماكياتو البندق المجمد، خالي من السكر، اسبريسو مضاعف، |
| Ne istersin, fıstık ezmeli ve reçelli sandviç mi? | Open Subtitles | ما الذي تريده, زبدة البندق وسندوتش الجيلي؟ |
| Görünen o ki, akşama kadar fındıkları yeniden depolamamız gerekecek. | Open Subtitles | يبدو أنّنا سنحتاج إلى ملأ مخزون البندق هذه الليلة, حسناً ؟ |
| O halde "X" ve "Y" her yıl bu fındık kemirgenlerinin atmosfere bıraktığı metan gazına eşittir. | Open Subtitles | ثم حرفى أكس و واى يساوى الميثان بأطلاق فضلات البندق فى الجو كل عام |
| Yağsız, ekstra kremalı, fındık kreması ilaveli kahve sipariş ederken utanç duyuyorum. | Open Subtitles | شعرت بالخجل لطلبي ما يخص متتبعي الحمية بدون رغوة و أضاف عليها نكهة البندق |
| Tamam mı ? senin fındık çuvalınla öğrenirken geri çekilirsen iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن تتراجع قبل أن أتعلم من كيس البندق. |
| Bol bol fındık yediririm ve bazen kayalardan midye toplarım sana. | Open Subtitles | و أقودك إلى حيث شجيرات البندق و أحياناً سأجلب لك صغار البطريق عن الصخرة |
| Zayıf çekim gücü aşırı soğuk, fındık büyüklüğünde damlacıklar oluşturur. | Open Subtitles | الجاذبية الضعيفة تصنع قطرات مطرٍ باردة للغاية بحجم البندق |
| fındık bulmaya çalışan bir sincabım sadece. | Open Subtitles | أنا مُجرد سنجاب يُحاول الحصول على البندق. |
| Buraya gelmemin sebebi o ceviz ağacı. O ağacı ne zaman buldunuz? | Open Subtitles | سبب قدومي إلى هنا هو شجرة جوز البندق تلك متى اكتشفتها؟ |
| Mutfak bıçakları ve ceviz kırıcılar işime yarayabilir. | Open Subtitles | هناك سكاكين المطبخ وكسارات البندق يمكن ان تكون فى متناول اليد |
| Bu bayan bana altı tane kremalı fındıklı sütlü çukolata sözü vermişti. | Open Subtitles | تلك السيدة وعدتني بستة ألواح كاملة من كريم شوكولاتة حليب البندق |
| fıstık ezmesine alerjisi var. Söylemiştin. Geciktiriyorsun. | Open Subtitles | . تتحسس من زبدة البندق . لقد قلت لي ، أنت تماطلين |
| Bunlar fındıkları kabuklarından çıkarmak için özel olarak eğİTildi. | Open Subtitles | هذه السناجب تدربت على ازالة أغلفة البندق |
| Şu anda tatil pastamın üzerindeki bayat fındıklar gibisiniz! | Open Subtitles | والان انتما زوج من البندق الفاسد على كعكة الفواكه الخاصة بعطلتي |
| Kış gelince Kabil tüm Fındıklara sahipti, Habil'in ise hiç fındığı yoktu. | Open Subtitles | وبحلول الشتاء، حصد هابيل كل البندق فيما لم يحصل قابيل على أي بندق. |
| Pekala, diyelim ki, en iyi ihtimalle... bir gecede 17 kişi burada çerez yiyor. | Open Subtitles | حسنا لنقل بشكل محافظ، 17 شخص يأكلون هذا البندق في ليلة ما |
| Açmışın bilmem ama hurmalı cevizli ekmek yaptım. | Open Subtitles | لاأعلمإذاماكنتَ جائعاً، لكني قمت بتحضير عجوة البندق مع الخبز |
| Dal gibidirler, harika göğüslü, cevizler gibi. | Open Subtitles | رشاقه مَع صدر رائع مثل البندق. |
| Ayrıca o kızın fıstığa alerjisi var diye annene, fıstık ezmeli ve jöleli sandviç yaptırmadığını söyledi. | Open Subtitles | انك جعلت امك تتوقف عن اعداد سندوتشات المربى وكريمة البندق لا الفتاه كان لديها حساسية |
| Yani bu bölgeyi fındıktan uzak tutmam gerekiyor. | Open Subtitles | لذا علي أن أُبقي هذه المنطقة خالية من البندق |