| gaz pedalına bas, basınç ver, yakıt pompala, başlangıç motoruna öncelik ver... | Open Subtitles | دواسة البنزين إضغط, على مضخة الوقود أبدآ فى تعبة محرّك , أحترس |
| Ya depodaki benzini kullanırsınız, Ya da kendi patlayıcınızı kullanırsınız. | Open Subtitles | إستخدام الكاز في تنك البنزين أو وضع مادتك الخاصة المفجرة |
| Collins gaza basıyor, lastiklerini yakıyor ve arka tarafını yol kenarındaki çite çarpıyor. | Open Subtitles | اذا كولينز قام بالضغط على البنزين قام بحرق المطاط ثم تأرجح نحو الحاجز |
| Eğer karanlıkta dönüp durmaya devam edersek, Benzinimiz bitecektir. | Open Subtitles | لو استمرينا بالسير فى الظلام ,قد نفقد البنزين |
| - Ben kahraman değilim. Eğer petrol kullanmayı bırakırsak, hepimiz kahraman oluruz. | Open Subtitles | لست بطلاً، سنكون كلنا أبطالاً رغم ذلك إن توقفنا عن استخدام البنزين |
| Kendisini ateşe verme niyetiyle elindeki bir kova benzinle fabrika kapılarına yürüdü. | TED | ذهب إلى بوابات ذلك المصنع مع دلو من البنزين فى يديه، معتزمًا أن يحرق نفسه. |
| Bana karavanını ödünç verir; ama benzinin bitiğini söylemez. | Open Subtitles | تقرضنى مخيم وتنسى ان تخبرنى انها فارغه من البنزين |
| Genellikle olayı körükleyici bir dış etken olur; gaz, bal mumu gibi. | Open Subtitles | و في العادة يوجد وقود يسبب ذلك مثل الشمع أو البنزين |
| Zack, elime bastır, gaz pedalı gibi. | Open Subtitles | زاك، ودفع إلى أسفل على يدي، مثل دواسة البنزين. |
| Cilayı kadının gaz pedalına sürüyorsun. | Open Subtitles | انت حطيت الشمع على دعّاسة البنزين حقّت الحرمة. |
| Her şey hazır olduğunda, benzini döktüler ve ateşi daha da alevlendirdiler. | Open Subtitles | عندما تجهز الجثث يصبوا البنزين عليها ويضرموا النيران |
| Arabadaki benzini ele alalım. Sonunda bitecektir ve doldurmazsan yolda kalır. | Open Subtitles | لو إستنفذت البنزين على سبيل المثال فستصبح محصورا على الطريق |
| benzini alırsanız maytap getiririm. | Open Subtitles | سأجلب بعض العصى الصمغية , إذا اشتريتى بعض البنزين |
| Ayağını gaza koy ve sola sürekli dön ve böyle bir şey işte. | Open Subtitles | تدوس على البنزين بشدة وتستمر في الإنعطاف يساراً وتلك ما هي عليه، حقيقةً |
| Hepsi sonunda bir yolu takip etmeye dönüşüyor: Direksiyonu sola veya sağa çevirmek, frene veya gaza basmak. | TED | ومن ثم يتحول فقط لإتباع المسار : لف المقود يسار أو يمين، ضغط الفرامل أو ضخّ البنزين. |
| Yolu kaybetmeseydin, yeterli Benzinimiz olurdu. | Open Subtitles | كان لدينا ما يكفي من البنزين ليوصلنا الى هناك لو لم تُضلينا |
| O kadar büyük ki, çevre bakanlığı ortalama yakıt tüketimini hesaplamakla uğraşmadı bile. | Open Subtitles | انه كبير جدا لا اظن ان هيئه الطاقه الامريكيه ستتضايق لاعطائك البنزين بالاميال |
| Batarya yuvamız var. Bunun maliyeti de bir tanker petrol ile aynı. | TED | لدينا حاوية البطارية ، تكلف نفس المئة دولار مثل خزان البنزين . |
| 2013’te elinde bir kova benzinle o fabrikanın kapılarına ulaştı ancak sonunu getiremeden tutuklandı. | TED | في 2013، ذهب إلى بوابات المصنع مع دلو البنزين في يديه، ولكنه اُعتقل قبل أن يعبرها. |
| Bana karavanını ödünç verir; ama benzinin bitiğini söylemez. | Open Subtitles | تقرضنى مخيم وتنسى ان تخبرنى انها فارغه من البنزين |
| Ama petrol tekellerinin ve yozlaşmış hükümet yasalarının yüzünden... biz ve dünyanın geri kalanı 100 yıldan uzun süredir benzine mahkum olduk. | Open Subtitles | ولكن بسبب الشركات النفط العملاقة وقوانين حكومية فاسدة اضطرننا نحن وبقية العالم لاستخدام البنزين لأكثر من 100 سنة |
| Benim pilim gerçekten bitti. Yani Benzinim. | Open Subtitles | أعنى أنهم يستخدمون البنزين بدلآ من الجازولين |
| Benzin istasyonları benzinden çok şeker ve gazoz satıyor. | Open Subtitles | محطات البنزين تبيع الحلويات والوجبات السريعة أكثر من البنزين |
| Yürü! Kökle Gazı, Ayı Ron. - Aman Tanrım. | Open Subtitles | تحرك , إدعس على البنزين , يا رونالد أه , يا إلاهي |
| - Benzin istasyonu, restoran ve otellerde yapılan kredi kartı harcamalarını da kontrol ediyoruz. | Open Subtitles | ونبحث استخدام بطاقة الائتمان فى محطات البنزين والفنادق ـ من هى تلك المراة؟ |
| Buraya gelebilmek için çim biçme makinasının benzinini sifonladım. | Open Subtitles | اضررت لشفط البنزين من جزازة العشب لكي آتي إلى هنا |