Anladığım kadarıyla, Air Force One havada yakıt ikmali yapabiliyor. | Open Subtitles | لقد علمت بأن طائرة الرئيس يمكنها التزود بالوقود أثناء تحليقها |
Bizimkiler yakıt ikmali bile yapamadan diğer uçağa binip gitmişler. | Open Subtitles | وطارت الطائرة بها مرة أخرى قبل أن يعيدا التزود بالوقود |
Yakıt ikmali yapıncaya dek bu beklemek zorunda. | Open Subtitles | هذا يجب ان بنتظر حتى نعيد التزود بالهواء |
Beklersek, yakıt ikmali ve silah yüklemek için vakit kazanır. | Open Subtitles | لكن ان انتظرنا , سيتيح ذلك له ان يعيد التزود بالوقود و التسلح |
Artık onlardan uzak durabilir ve malzeme tedarik edebileceğimiz gezegenler bulabiliriz. | Open Subtitles | ونجد كواكب آمنه لإعاده التزود بما يلزمنا هذه كانت الفكره على أى حال |
Uçak yoluna devam edecek, yakıt ikmali yapıp dönecek ve bizi alacak. | Open Subtitles | الطائرة ستكمل طريقها وتعاود التزود بالوقود وتعود لتأخذنا |
86 tanker uçağı yollayın yakıt ikmali için. | Open Subtitles | أرسل طائرة 86 التزود بالوقود لإعادة تموين الطائر ات |
Evet, şimdi yakıt ikmali yapacağı tek yer orası. | Open Subtitles | أجل, إنه المكان الوحيد الذى يمكنه التزود بالوقود فيه. |
Yakıt ikmali bitince Kuzey Burnu'na git. | Open Subtitles | توجه إلى الرأس الشمالى حين تنتهى عملية التزود بالوقود |
Bu kuşlar kuzey kutbundaki üreme alanlarına gidiyorlar ve yakıt ikmali için aşağıya indiler. | Open Subtitles | هذه الطيور المهاجرة متجهة إلى أماكن تكاثرها في القطب الشمالي وحطت هنا من أجل التزود بالطاقة |
Askerler ilerlemeden önce yakıt ikmali yapmak zorundalar. | Open Subtitles | القوات بحاجة إلى التزود بالوقود قبل أن يدخلوا |
Gemiyi onarıp yakıt ikmali yapmamız gerek. | Open Subtitles | يجب علينا إصلاح السفينة وعلينا إعادة التزود بالوقود |
Genda herşeyi düşünmüştür yakıt ikmali hava şartları... | Open Subtitles | .. فكر "جيندا" فى كل شىء .. التزود بالوقود .. .. الطقس .. |
Ama havada yakıt ikmali yapabilir. | Open Subtitles | لا, يمكنها التزود بالوقود فى الجو. |
Çin'in Tsingtao bölgesinde, gemilerine kömür ikmali yaptığı ve bira mayaladığı hayati bir ayak basma bölgesine sahipti. | Open Subtitles | كما كان لديها موضع قدم في (الصين) ، في منطقة (تسنجاتو) حيث كانت سفنها تعيد التزود بالفحم والبيرة المختمرة |
John, burası Lowry'nin adamlarının yakıt ikmali için kullandıkları yer. | Open Subtitles | (جون)، هذه هي المنطقة التي اعتاد رجال (لاوري) التزود بالوقود فيها |
Önce yakıt ikmali yapmamız gerek. | Open Subtitles | علينا التزود بالوقود أولاً |
Yakıt ikmali tamamlandı efendim. | Open Subtitles | تم التزود بالوقود سيدي |
"Hava ikmali mi?" | Open Subtitles | " التزود بالهواء؟ " |
8 Aralık 1914'te Alman komutan Pochhammer Falkland Adalarının Stanley limanında kömür ikmali yaparken İngilizlerin dev gemi direklerini gördü. | Open Subtitles | في يوم 8 ديسمبر 1914, لاحظ القائد الألماني (هانز بوخمير) صواريهما الضخمة بينما كانتا تعيدان التزود بالفحم في ميناء (ستانلي) في (جزر الفوكلاند) |
Şarj için kullandığımız yıldızları biliyorlar, ...tedarik için geçitten yararlandığımızın da farkındalar. | Open Subtitles | ويعرفون أننا نستخدم البوابه لإعاده التزود بإحتياجاتنا إنهم فى كل مكان نحتاج أن نكون فيه |