| Biiyorsun ki, MOCA rekabet etmesi zor, büyük bir kuruluş. | Open Subtitles | حسناً، متحف الفن المعاصر مؤسسة كبيرة، من الصعب التنافس معها |
| Ama gerçekte güç, tutku rekabet ve saf şans eşit ağırlıkta rol oynamıştır. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أن القوة والشغف التنافس و الصدف لعبوا دورا هاما ومتوازنا |
| Bağlantısallık, Uzak Doğu'nun büyük güçleri arasındaki rekabet modellerinin üstesinden gelebilecek mi? | TED | هل يمكن للارتبط أن يتغلب على أنماط من التنافس بين القوى العظمى في الشرق الأقصى؟ |
| rekabeti takdir ederler ve etkili iletişimi severler. | TED | يقدرون روح التنافس ويحبون التواصل بفعالية. |
| Sonra o görünecek... ve senin seçtiğin bir şeyde seninle yarışmak zorunda olacak. | Open Subtitles | و بعدها سيقوم بالظهور و سيكون مُجبراً على التنافس في مسابقة من اختيارك |
| Kafasının etrafındaki hale görebiliyorum. Bununla yarışamam. | Open Subtitles | يمكنني أن أرى الهالة حول رأسه وأنا لا أستطيع التنافس مع ذلك |
| Sürdürülebilirlik bir rekabet meselesi olmalı. | TED | الاستدامة يجب أن تكون قضية أولى من التنافس بين المنتجات. |
| Güzel kızlar için olan rekabet artık kesinlikle kolaylaşacak çünkü ünlü kadın avcısı Nickie Ferrante sahadan ayrılıyor. | Open Subtitles | التنافس من أجل فتاة حلوة سيصبح أيسر الآن نيكى فيرانتى ، أكبر صائد نساء اصبح خارج المنافسة |
| Aralarındaki rekabet, çok eskilere dayanıyor. | Open Subtitles | يعودذلكإلىزمن بعيد.. ذاك التنافس فيما بينهما |
| Frank'le rekabet edemezsin. | Open Subtitles | أنت لا تستطيع التنافس مع فرانك. هو وسيم، هو يحصل على دكانه الخاص. |
| Dansçılarla müzisyenler arasında rekabet vardır. | Open Subtitles | لقد كان هناك ذلك التنافس الكبير في الرقص ، أتعرفين ؟ |
| Peki, iş yerinde biraz rekabet | Open Subtitles | لاشيء كالقليل من التنافس بين عاملي مكاتب المؤسسة |
| Bir çeşit kardeş rekabeti şeyinde araya köprü koyma durumu, bilirsin | Open Subtitles | مما وضع الأخوة على المحك أمور التنافس والغيرة كما تعلمين |
| Ve aynı okula nasıl gittikleri, yani eğitim rekabeti konusunda elimizden gelenin en iyisini yapacağız. | Open Subtitles | و سنستغل الأمر بأكمله حول ذهابهما لنفس الجامعة التنافس التعليمي |
| Başından aşağıya yemek döken biriyle yarışmak imkansızdır. | Open Subtitles | حسناً، من المستحيل التنافس في إسقاط الطعام على رأسك |
| Eğer benimle yarışmak istiyorsa muhtemelen benimle arasında 5 yaş vardır. | Open Subtitles | لو كان يحاول التنافس معنا فهذا على الاغلب يعنى ان فرق العمر بينى و بينه فى حدود 5 سنوات |
| Ve ben onunla yarışamam o gerçek limon kullanıyor | Open Subtitles | و لا يمكنني التنافس معها انها تستعمل ليمونا حقيقيا |
| Hayır, programı şimdi boş. Bugün yarışmaya giremez. | Open Subtitles | لا , جدولها خالي الآن لا يمكنها التنافس اليوم |
| O koç, sporcunun yarışma arzusunu kabul etmiş. | Open Subtitles | تقبّل المدرب حقيقة أن الرياضيين يعشقون التنافس. |
| Bu rekabetin üstesinden gelmeyi üç kez başardık. | Open Subtitles | وقد نجحنا في تناسي هذا التنافس ثلاث مرات حسنٌ .. |
| Çok sert, rekabetçi bir süreç bizi şekillendirdi. | TED | تشكلنا من خلال منهج وهو التنافس بلا رحمة. |
| Bu yüzden erkekler için mücadele nadir de olsa fiziksel şiddete dönüşür. | Open Subtitles | لذا التنافس من أجل التزواج يؤدي في أغلب الأحيان إلى عنف جسدي. |
| Gösterdiğin sağ ve sol lob arasında bir yarış olduğu... | Open Subtitles | نتيجة اختباراتك تبين ما يدعى ظاهرة التنافس بلا شك |
| Gelecekle ilgili şeyler bu kadar rekabete dayandığında ise insanlar artık yaratıcılıklarıyla değerlendirilmiyorlar. | TED | وعندما تصل الأمور إلى هذه الدرجة من التنافس حول المستقبل، لا يتم تقييمنا نحن البشر وفقاً لقدراتنا الإبداعية. |
| Çoğu cangıl hayvanı gibi cennet kuşları da birbirleriyle rekabetten kaçınır. | Open Subtitles | مثل العديد مِنْ حيواناتِ الغابةِ، تتجنب التنافس فيما بينها |
| Tamam, tamam. Yeter kardeş rekabetiniz. | Open Subtitles | حسنا، حسنا.بما فيه الكفاية التنافس الأخوة |
| İktisadi meselelerde bu dahili reflekse rekabetçilik ruhu denir. | Open Subtitles | في الشؤون ألأقتصادية ، ذلك الحافز الدتخلي يدعى .. روح التنافس |
| Bu dövüşü düzenledikten sonra mı? Yoksa kazandıktan sonra mı? | Open Subtitles | عندما تم ترشيحى إلى التنافس مع كويرى" أم بعدما هزمته ؟" |