| Ve bunları yapmazsa, kefalet gerekecek, sadece brezilya yaban mersini için bana katıl. | Open Subtitles | وإذا لم يكن كذلك وأردت مساعدة فقط إنضمي لي من أجل التوت البرازيلي |
| Bir şişe kızılcık suyu için mi itiraf ettim? ! | Open Subtitles | أنا اعترفت من أجل زجاجة من عصير التوت البري ؟ |
| Onunla ben gittik böğürtlen toplamaya. | TED | حسناً .. وكنا أحيانا نذهب لقطف التوت البري |
| Küçük bir zencefil kökü ve ahududu yaprağı o ilgilenir. | Open Subtitles | بعض جذور الجنزبيل و أوراق التوت البري ستشفيك من هذا |
| Kayalarla dolu bir yer gibi görünebilir ama dut fidanı veya ağacı dikerseniz bu yer çok verimli olacaktır. | Open Subtitles | قد تبدو هذه ارض صخرية و لكن اذا زرعت شجيرات التوت و بعض الاشجار الاخرى ستنمو بشكل جيد للغاية |
| Bence sen çok fazla çilek şarabı içtin. | Open Subtitles | أعتقد أنك احتسيت أكثر من اللازم من نبيذ التوت. |
| Bunlar çok lezzetli görünüyor. Yaban mersinli olandan al. Çok güzel duruyor. | Open Subtitles | . هذا شهى و لذيذ . خذى هذا التوت , هذا جيد |
| Yol kenarlarında satıyorlar. Yabanmersinli, böğürtlenli... | Open Subtitles | يبيعونها على الطرقات، التوت، التوت الأسود |
| Denizatı duvar kâğıtlarını, yaban mersini suyunu benimle ilgilenen hemşireyi. | Open Subtitles | ومُلصق فرسُ البحر وعصير التوت البريّ والمُمرضة التي توّلت رعايتي |
| Taze fasulye, tatlı patates ve yaban mersini sosunu unutmuşum. | Open Subtitles | لقد نسيتُ الفاصوليا الخضراء البطاطا , و صلصلة التوت البري |
| Danny kızılcık alsın. | Open Subtitles | داني يُمْكِنُ أَنْ تذْهبَ وتجلب التوت البري. |
| Kızlar sizin kızılcık suyundan fazlasına ihtiyacınız var. | Open Subtitles | يا فتيات يجب أن تحصلا على أكثر من عصير التوت البري. |
| Ben de dolanıp etrafa bakayım. Umarım biraz böğürtlen bulabilirim. | Open Subtitles | يجب على الذهاب لأصطاد بنفسى لابد أنه يوجد بعض ثمار التوت بالجوار |
| Şapkanı versene. Biraz böğürtlen toplayacağım. | Open Subtitles | أعطنى قبعتك ، أريد أن أقطف بعض التوت البرى |
| - ahududu peltesine dönen ve tuvaletimden akan iki arkadaşım var. | Open Subtitles | جائني شخصين واخذو جوله فيه ورأو عصير التوت المتفق من حمامي. |
| Belki biraz ahududu, biraz çikolata eklemek istersiniz? | TED | هل تريد القليل من التوت هنا ، القليل من الشوكولاته هناك؟ |
| Ayrıca uyumadan önce koca bir kâse dut yemeyi severim. | Open Subtitles | أيضاً,أحب أن آكل وعاء كبير من التوت قبل أن أنام |
| Mesela çilek sevmediğimi ama yabanmersinine bayıldığımı biliyorum. | Open Subtitles | مثل أني لا أحب الفراولة ولكن أحب التوت البري |
| Eğer Readville'da yaban mersinli tatlı servis eden bir yer bulduysan söyle lütfen. | Open Subtitles | فقط أخبرني إذا وجدت المطعم الذي يقدم فطائر التوت في ريدفيل من فضلك |
| Kimse onu istemiyor diye Yabanmersinli turtayı suçlayamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك لوم فطيرة التوت الآمر فقط أنة لا أحد أرادها |
| Bir bira bir de... meyve suyu içmeyeceksin, değil mi? | Open Subtitles | بيرة رجاءً روي, ومااستطيع تقديمه لك ليس عصير التوت البري |
| Bir mil geride bir sülün yuvası gördüm ve etrafta böğürtlenler de vardı. | Open Subtitles | رأيت عش له قرابة ميل خلفنا وكان ينمو من حوله التوت بكل مكان. |
| böğürtlenleri kesip her birini çok tahıllı waffle'ın ayrı gözüne koymalısın. | Open Subtitles | يجب أن تقطع التوت و تضع قطعه بكل فتحه من الكعكه |
| Asıl önemli olan, bu meyveleri mayalandırmakla ilgili bana neler söyleyebilirsin? | Open Subtitles | حسناً, الموضوع هو, ماذا تستطيع ان تخبرني عن هذا التوت المخمر؟ |
| Ağaçta uyurum, kiraz ve fındık yerim. | Open Subtitles | سأنام على شجرة وأتناول التوت والجوز الأسود |
| Bu yüzden hediye yerine bir sepet yaban çileği alacak. | Open Subtitles | لذا فاجمع سلة من التوت البري بدلا من ذلك |