| yalvarmak aşağılayıcı olmalı, ama umurumda değil. | Open Subtitles | التوسل يعتبر شىء مخزى. لكنى لااهتم بذلك. |
| Bugün, bulduğum bütün demir parçalarını bir köpek gibi oradan oraya taşıdım neredeyse bir çizik yüzünden ölüyordum hayatım için yalvarmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد تعبت جدا من أجل ذلك الحديد سحبته مثل الكلب كِدتُ أموت لأجل بعض الحديد لدرجة التوسل لإنقاذ حياتي |
| Bu yere ettiğim yemin Yalvarmayı içermiyordu. | Open Subtitles | العهد الذي أقسمته لهذا المكان لا يتضمن التوسل |
| Bir kadın seni istemediğini söylüyorsa Yalvarmanın hiçbir faydası olmaz. | Open Subtitles | عندما تقول إمرأة أنها لا تريدك فإن التوسل لا يفيد |
| Karşındakini korkutma, güzel söz stratejisi, yalvarma, yakarma, niyaz etme, veya vetoomus. | Open Subtitles | سواء باستخدام التهديد أو البيانات الاستراتيجية التماس الأعذار أو التوسل "التضرع و الابتهال أو "فيتومس |
| Yarın, sadece kutsal Majesteleri'nin değil, aynı zamanda Cromwell ve diğer kafirlerin de affı için yalvarmak zorundayım. | Open Subtitles | غدا ، لا بد لي من التوسل للغفران ليس فقط من صاحب الجلالة المقدس ولكن أيضا من كرومويل والزنادقة الآخرين |
| - Ayık halime yalvarmak zorundasın... | Open Subtitles | لا ، لا ، لا ، يتحتم عليكِ التوسل لتهدئتي. |
| Bazılarımız yerinden bile kıpırdamadan kapış kapış giderken senin mülakata girmek için yalvarmak zorunda kalmak zoruna mı gidiyor? | Open Subtitles | هل الأمر قاسٍ عليك، أن يكون عليك التوسل للحصول على المقابلات بينما بعضنا يجلسون فقط ويتم التودد إليهم؟ |
| Peki, kapıya yazı asıp televizyon için yalvarmak ne? | Open Subtitles | و وضع لافتة في الخارج و التوسل للحصول على تلفاز , ماذا تسمى؟ |
| Oğlumu ihbar etmemen için sana yalvarmak zorundayım. | Open Subtitles | علي التوسل إليك الا تبلغ عن ابني |
| Para için yalvarmak hoşuma mı gidiyor sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظنين أنني أحب التوسل لأجل المال؟ |
| - Tamam, yeter. Yalvarmayı bırak. Burada yaşarız. | Open Subtitles | حسناً, يكفي, توقفي عن التوسل الي سنعيش هنا |
| Yalvarmayı kes yoksa yarın seçime gelmem. | Open Subtitles | كف عن التوسل ، لن أذهب إلى إجتماعك غداً |
| Yalvarmanın faydası olmayacağı ortadaydı. | Open Subtitles | حينها علمتُ أن التوسل لا يجديّ نفعاً معه. |
| Yalvarmanın vakti değil. | Open Subtitles | كما ترى، الوقت لا يناسب التوسل |
| İyi ki bugün yalvarma pantolonumu giymişim. | Open Subtitles | من الجيد أني أرتدي بنطال التوسل |
| Yumurta dilenmek benim için hiç de hoş değildi. | Open Subtitles | بالنسبة لى، التوسل من أجل البيض بدون طائل كان أمر غير لطيف بالمرة |
| yalvarmak işe yaramaz. Ben de yalvardım. | Open Subtitles | التوسل لن يجدي نفعاً لم يجدي معي |
| Yalvararak, dava açarak ya da tehdit ederek! | Open Subtitles | سواء عن طريق التسول أو التوسل أو عن طريق إبتزازهم |
| Bildiğin gibi, beyaz adamın masasında kendi yerimiz için yalvarırdık. | Open Subtitles | أنت تعلم ، التوسل لمكاننا على منضدة الرجل الأبيض |
| Maalesef, herkes yalvarmaktan gurur duymaz. | Open Subtitles | لسوء الحظ ليس الكل لديهم كبرياء من التوسل |
| Bunun için ne yalvarabilirim, ne de satın alabilirim. | Open Subtitles | لا أستطيع التوسل اليه لا أستطيع شرائه بالمال |