17 yaşında, Norveç'ten kaçarken hissettiğim duyguların aynılarını gördüm. | TED | وجدت نفس المشاعر التي شعرت بها في ال 17 من عمري عندما هربت من النرويج. |
Böyle hissettiğim pek çok örnek düşünebilirim. | TED | حسناً، يمكنني التفكير بالعديد من الأمثلة التي شعرت فيها بهذا. |
Muhtemelen gerçek zaferi hissettiğim son başarımdı. | Open Subtitles | ربما كانت هذه المرة الأخيرة التي شعرت فيها بالنصر الخالص |
Ve ilk defa, buna katılmanın benim için makul olmasından öte yüreklendirilmiş hissettim. | TED | وكانت المرة الأولى التي شعرت فيها ليس فقط بقبولي للمشاركة ولكن شعرت بتشجيعي. |
İlk defa öleceğimizi gerçekten hissettim. | Open Subtitles | أتعلم شيئاً؟ هذه المرة الأولى التي شعرت بها بأننا سنموت |
Söylediğinizi duydum, ama yatak odasında garip şeyler hissettim. | Open Subtitles | لقد سمعت ما قلتي لي و لكن هناك الكثير من الأحاسيس التي شعرت بها في غرفة النوم |
hissettiğim geçen seferki enerji değil. | Open Subtitles | ليست نفس الطاقة التي شعرت بها في تلك الليلة |
Bırakmaya hazır olduğumu hissettiğim noktaya gelmiştim ve bıraktım. | Open Subtitles | وصلت إلى النقطة التي شعرت أننى على أستعداد للتوقف ، وقد فعلت ذلك |
Ve tekrar hayata dönmeyi başardığımda hissettiğim ferahlamayı çok... iyi hatırlıyorum. | Open Subtitles | و أتذكر بوضوح الراحة التي شعرت بها عندما نجحت في العودة إلى العالم |
Hayatımda ilk kez zaman kavramını hissettiğim vakit o günlerdi. | Open Subtitles | كانت الفترة الوحيدة بحياتي التي شعرت خلالها بالزمن. |
Kendimi güvende hissettiğim tek andı o. | Open Subtitles | هذه هي المرة الوحيدة التي شعرت فيها بالأمان بحق. |
Kendimi güvende hissettiğim tek andı o. | Open Subtitles | يبدو لي المنزل أشبه بقارب في عرض البحر هذه هي المرة الوحيدة التي شعرت فيها بالأمان بحق |
Bugün buraya girdiğimde hissettiğim gibi. | Open Subtitles | نوعًا ما مثل الطريقه التي شعرت بها عندما دخلت هنا اليوم. |
Kendimi iyi hissettiğim tek vakit seninle birlikte olduğum vakitti. | Open Subtitles | المرة الوحيدة التي شعرت بها بخير عندما كنت معاكِ |
Güvende hissettiğim tek an, seninle olduğum zamandı. | Open Subtitles | المرة الوحيدة التي شعرت فيها بالأمان عندما كنتُ معكِ. |
Bugün ilk defa birinin beni anladığını hissettim. | Open Subtitles | لكن اليوم كان المرة الأولى التي شعرت بأن أحداَ حصل علي |
Senin bana dokunmanı ilk kez beni öptüğün gün hissettim. | Open Subtitles | . في المرة الأولي التي شعرت بها بلمستك كان اليوم الذي قبلتني فيه. |
Senin bana dokunmanı ilk kez beni öptüğün gün hissettim. | Open Subtitles | . المرة الأولي التي شعرت بها بلمستك . كان اليوم الذي قبلتني به |
Ama o noktada, rüzgârın vadiden eserek gelip bana vurduğunu hissettim, hafif kar yağışı aniden ciddi bir tipiye dönüştü ve olduğum yerin algısını kaybetmeye başladım. | TED | وكانت هذه هي النقطة التي شعرت فيها بأن الرياح تندفع حول الوادي وترتطم بي، وما بدأ ككرة جليد خفيفة تحول بسرعة إلى عاصفة ثلجية عنيفة، وبدأت أفقد إحساسي بالمكان الذي أتواجد به. |
Ve bu konuya tutunabilecegimi hissettim, ve kendimi yenilemeye gerek duymadan -- bu konunun hayatimin isi ocak kadar buyuk olduguna, benim tum enerjimi heyecanla harcayabilecegim birseye donusmesi ve sadece arastirma ve bu endustrilerin nerede oldugunu bulmak. | TED | واصبح ايضا الفكرة التي شعرت انني استطع ان اتمسك بها، ولا أحتاج أن اعيد صياغة نفسي وكانت هذه الفكرة كبيرة كفاية كي تصبح عملي في الحياة أن تصبح شيئاً أستطيع أن أغرز أسناني فيه والقيام بالبحث لاكتشاف مكان هذه الصناعات |