| Daha koruyucu olman gereken kız birlikte bir ilişki istediğin kızdır. | Open Subtitles | بنهاية المطاف، الفتاة التي ينبغي علينا حمايتها هل التي نريد معاشرتها | 
| Yapmayı düşünmemiz gereken tonlarca şey var. | TED | هناك العديد من الأمور التي ينبغي أن نفكر بها | 
| Bunu yapmak çok zor değil ama bilinçli ve kasıtlı olarak yapmanız gereken şeylerden biri. | TED | إنه ليس بالشيء الصعب فعله، ولكنه أيضًا أحد هذه الأشياء التي ينبغي عليكم أن تكونوا يقظين وإراديين بشأنها. | 
| Bu, mültecilere verdiğimiz karşılığa kılavuzluk etmesi gereken örneklerden. | TED | انها تلك الأنواع من الأمثلة التي ينبغي أن توجه ردنا على اللاجئين. | 
| - Ya da severdim. - Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. | Open Subtitles | أو انني اعتدت على ذلك لا شيء يبدو بالطريقة التي ينبغي له أن يكون عليها | 
| CRISPR'ın anlatıyor olmamız gereken hikayesi işte bu. Ve ben işin janjanlı kısmının bu kısmını gölgede bırakmasından hoşlanmıyorum. | TED | هذه هي القصة التي ينبغي أن نحكيها عن كريسبر، ولا أحب أن تطغى عليها الجوانب المادية بدلاً من الإطار الذي تحدثنا عنه. | 
| Zevk alman gereken pek çok şeyden almıyorsun.. | Open Subtitles | الكثير من الامور التي ينبغي أن تكون مسرات ليست كذلك | 
| Babanın yapması gereken çok iş var. | Open Subtitles | لدى والدك الكثير من الأعمال التي ينبغي عليه إنجازها | 
| - Oraya kendim giderim. - Olması gereken bu. | Open Subtitles | سوف أذهب هناك بنفسى هذه هي الطريقة التي ينبغي أن تكون | 
| Müsaadenizle yapmam gereken işler var. | Open Subtitles | و الآن اعذروني هناك بعض الأمور التي ينبغي أن اهتم بها | 
| Ama iyi durumda olması gereken annesinin var. | Open Subtitles | لكن لديّ عنوانُ والدتهِ التي ينبغي أن تكون ماتزال بخير | 
| Birine ilişkiler hakkında öğüt vermesi gereken son kişi benim. | Open Subtitles | فأنا الإنسانة الأخيرة التي ينبغي أن تنصح أي شخص بشأن العلاقات. | 
| Belki de uğruna savaşman gereken kişi ben değilim. | Open Subtitles | ربما أنا لست الفتاه التي ينبغي أن تقاتل من أجلها | 
| Düşünmem gereken çok fazla sebep var, değil mi? | Open Subtitles | هناك الكثير من العوامل التي ينبغي أن أضعها بإعتباري, صحيح ؟ | 
| Yaşaman gereken hayat bu değil. | Open Subtitles | . ليست هذه هي الحياة التي ينبغي أن تعيشيها | 
| Herkesi bilmesi gereken bazı kurallar vardır. | Open Subtitles | هناك بعض الأمور التي ينبغي أن يعرفها الناس سلفاً | 
| Fakat sırrınız, açığa çıkarmamız gereken gerçeğin bir parçası. | Open Subtitles | ولكن سركما هذا يقف عائقاً بيننا وبين الحقيقة التي ينبغي الكشف عنها. | 
| Yapmam gereken bir sürü iş var. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأمور . التي ينبغي عليّ إنجازها | 
| Şu an yapıyor olman gereken iş bir sonraki hamlemizin ne olacağına karar vermeme yardım etmen. | Open Subtitles | ،الأمور التي ينبغي عليك القيام بها فوراً هي مساعدتي في الإعداد .لهجومنا القادم | 
| CMR'ın olması gerektiği gibi çalışıyor. | Open Subtitles | ال سي أم أر الخاص بكي يعمل بالطريقة التي ينبغي أن يكون عليها | 
| Olması gerektiği gibi kendi kendini iyileştiremiyorsun. | Open Subtitles | أنتِ لا تشفين نفسك بالطريقة التي ينبغي أن تكوني. |