| Ama otobüse bindiğinden emin olmalıyım. | Open Subtitles | لكن يفتَرَضُ بي أن أتَأْكد من رْكوبك الحافلةَ |
| Yarın sabah, buraya geleceğim, kasayı açacağım... ve kendi başıma otobüse bineceğim. | Open Subtitles | صباح الغد، سأحضر إلى هنا إفتحْ الصندوقَ وسَأَرْكبُ الحافلةَ لِوحدي |
| Birkaç dakika önce bir polis memuru hareket halinde bir araçtan otobüse atladı. | Open Subtitles | دقائق مضت , لوس أنجليس إستقلَّ الشرطي الحافلةَ... بالقفز فيه مِنْ سيارة مؤثّرة. |
| otobüs Lincoln rampasında otoyola girdi. | Open Subtitles | جاءتْ الحافلةَ على ما يبدو في طريق سريع في لينكولن على التعلية. |
| Bütün Otobüsü görüyor. | Open Subtitles | هو يُمْكِنُ أَنْ يَرى الحافلةَ الكاملةَ. |
| Gerçek bir delikanlı asla bir prensesin otobüsle gitmesine izin vermezdi. | Open Subtitles | أي رجل حقيقي لا يَتْركَ جولة الأميرةَ التي الحافلةَ. |
| Okula gitmeye o kadar korkmuştu ki, otobüse bile binmek istemiyordu. | Open Subtitles | أوه. هو كَانَ خائفَ جداً للعَودة لتَعَلّم، هو لَمْ يُردْ حتى أَنْ يَرْكبَ الحافلةَ. |
| otobüse kamera koyup işi rehine kurtarma ekibine bıraksak? | Open Subtitles | ألا يسعنا توصيلُ الحافلةَ بكاميراتٍ وأجهزة وندع فرقةُ الإنقاذِ تقومُ بعلمها؟ |
| otobüse bindiğinden emin olmalıyım. | Open Subtitles | أُريدُ التَأْكد من أنها رْكبُت الحافلةَ |
| otobüse bineceksin, hem de isteyerek. | Open Subtitles | أنت سَتَأْخذُ الحافلةَ وتَحْبُّها. |
| Adam gerçekten otobüse binmek istiyor. | Open Subtitles | - ذلك الرجلِ يُريدُ حقاً أَنْ يَرْكبَ الحافلةَ. - يَنفتحُ! توقّفْ! |
| otobüse bindiğini gördüm. Özür dilerim. | Open Subtitles | l رَأى بأنّك تَتقدّمُ الحافلةَ. l'm آسف. |
| Görünüşe bakılırsa otobüse talim edeceksin. | Open Subtitles | يبدو أنك ستعتادين أْخذَ الحافلةَ. |
| Bir sürü zarif ve eğitimli kadın hergün otobüse biniyor. Aç gözünü mağara adamı. | Open Subtitles | الكثير مِنْ النِساءِ المحنّكاتِ المصفّاةِ إركبْ الحافلةَ كُلّ... |
| otobüs Batı yolunda, güneye doğru ilerliyor. | Open Subtitles | إنّ الحافلةَ على غربيةِ، عنوان في متجّه جنوباً الإتّجاه. |
| otobüs tam olarak durana kadar asla kapıya yaklaşma. | Open Subtitles | يَقِفُ دائماً في خلف الرصيفِ حتى تَجيءْ الحافلةَ إلى a يُكملُ توقّفاً. |
| Otel görevlisi otobüs istasyonunda ki dolaplara uyabileceğini söyledi. | Open Subtitles | حارس المبنى يَقُولُ بأنّه قَدْ يُلائمُ a خزانة في محطةِ الحافلةَ. |
| Otobüsü köpekbalığı yemi olarak kullanırsak devrilir ve patlar! | Open Subtitles | أتَستعملُ الحافلةَ كطُعمِ للقرشِ وانفجرت وتقلبُت وتدمّرُت |
| Bekle Carlos. Otobüsü boşaltmamız lazım. | Open Subtitles | انتظر، كارلوس، يَجِبُ أَنْ نَطْردَ الحافلةَ |
| - Otobüsü durdur! Otobüsü durdurun | Open Subtitles | أنت أنت أوقفْ الحافلةَ أوقفْ الحافلةَ |
| Müfre'yi okula otobüsle götürmedin mi? | Open Subtitles | ألم تستقلُ الحافلةَ المضحكة ذهاباً وإياباً للمدرسة؟ |