| Hayat mutlu anları barındırdığı kadar üzücü olanları da barındırıyor. | Open Subtitles | الحياة مليئة باللحظات الحزينة تماما مثلما هي مليئة باللحظات السعيدة |
| Bugün, bu kutsal günde Kitty Genovese'nin hüzünlü öyküsünü hatırlayalım. | Open Subtitles | وانا ذكرت في هذا اليوم المقدس بالقصة الحزينة لكيتى جونفيس |
| Önce en üzgün hücreler ölür, böylece daha çok gülümsersin. | Open Subtitles | ،في الأول، عندما الخلايــا الحزينة تموت .سوف تكون سعيداً للغاية |
| Evet. Gözyaşları ve acıklı bir hikayeyle neler yapabildiğinizi gördüm. | Open Subtitles | سبق و رأيت إلى أين أوصلتنا الدموع و القصص الحزينة |
| Özellikle etrafta vebadan dolayı bu kadar kötü haberler varken. | Open Subtitles | خاصة عندما يكون هناك الكثير من القصص الحزينة بعد الطاعون |
| Onları düşününce Bu kederli yerde | Open Subtitles | عندما أفكر بهم وهم في تلك الغرفة الحزينة |
| Yani anlayışlı ol. Çünkü o yalnız ve mutsuz biri. | Open Subtitles | الوحيدة الحزينة حياته فى منارة كونى لجانتر؟ |
| Artık hatırlanmayan zavallı ruhların gittiği üzücü ve tenha yerdi orası. | Open Subtitles | الوجهة الحزينة والمنعزلة لتلكالأرواحالمسكينة.. الذين لم يعد متذكّرين من قبل أحد. |
| Her yas tutan hayvanın aynı üzücü sonu yaşamadığını söylemekten memnunum. | TED | الآن، يسعدني القول أن ليس لكل الحيوانات الحزينة مثل هذا السلوك المؤلم. |
| Üzüldüm. üzücü hatıraları sana hatırlatmak istemezdim. | Open Subtitles | أنا آسفة ، لم أتعمد جلب الذكريات الحزينة |
| Sonra şartlar değişir, ve hüzünlü hisler kaybolur. | TED | بعد ذلك تتغيرالظروف وتلك المشاعر الحزينة تختفي. |
| O hüzünlü şarkıları oldukça duygusal bir şekilde çalardı. | Open Subtitles | كان يعزف هذه الأغاني الحزينة بالكثير من المشاعر. |
| Şu eski, hüzünlü hikâye. | Open Subtitles | القصة الحزينة القديمة أفساد الشاب الواعد |
| Dünyadaki tüm üzgün suratlar bile işe yaramaz o yüzden bunu kesebilirsin. | Open Subtitles | كُلّ الوجوه الحزينة في العالمِ لا تعْملَ لذا أنت يُمْكِنُ أَنْ تَتوقّفُ. |
| Oh çocuklar, ... o küçük üzgün boyasız yüzlerini görmelisin. Ama karınız bana dedi ki ... | Open Subtitles | يجب ان ترى الاولاد وجوههم الحزينة والصغيرة والشاحبة من دون طلاء |
| Küçük, acıklı deli hikâyesine gizem havası katmaya çalışıyor, o kadar. | Open Subtitles | إنّه يحاول أن يصفّي ذهنه لأجل قصّته الحزينة قليلاً من الجنون |
| Ya da Amanda televizyona çıkacak, acıklı iğrenç hikâyesini anlatacak. | Open Subtitles | وإلا فقد تظهر أماندا في التلفاز لتقول حكايتها الحزينة البائسة |
| İyi akşamlar bayanlar ve baylar. Çok teşekkür ederim. Size kötü bir haberim var. | Open Subtitles | مساء الخير , سيداتى و سادتى لدىّ بعض الأخبار الحزينة لكم |
| Bu kederli ülkede, istediğim yere gitme hakkım var. | Open Subtitles | لدي الحق في الذهاب حيثما أود بهذه البلد الصغيرة الحزينة |
| mutsuz, bakire çamaşırcı kız, | Open Subtitles | القصة الحزينة تحكي عن فتاة عذراء تعمل في مصبغة |
| Enjektörün her tarafında parmak izlerin varken yas tutan dulu oynaman zor olacak. | Open Subtitles | سيكون من الصعب عليكِ أن تمثلي دور الأرملة الحزينة و بصماتك على المصل |
| yaslı annenin çocuk tacizi sabıkası var. | Open Subtitles | الخاص بهذه الأم الحزينة وسجلها عن إساءة معاملة الأطفال |
| acı gerçek şu ki, kirayı ödeyen ruh çağırma tahtası ve tavşan ayağı. | Open Subtitles | الحقيقة الحزينة , أويجا يستقلّ وأقدام الأرانب ذلك الذي يدفع الإيجار حول هنا |
| acılı dul olup, girdiğim her mekânın havasını bozmak istemiyorum. | Open Subtitles | لم أقصد أن أكون الأرملة الحزينة ولم أقصد تخريب أوقاتكم. |
| Onları hatırlayınca Bu kasvetli odada | Open Subtitles | عندما أفكر بهم وهم في تلك الغرفة الحزينة |
| Beni sabahın 3'ünde dışarı attın ertesi gün masum bakışlar ve mahzun bir ayçiçeğiyle geliyorsun. | Open Subtitles | -لا يحقّ لك أن تطردني في الثالثة صباحاً و تأتي في اليوم التالي بعينيّ جروٍ و زهرةِ عبّادِ الشمس الحزينة |
| Filmin ve Marilyn'in trajik son günlerinin hikayesi kaybolmuş gibi görünüyordu. | Open Subtitles | قصة الفيلم و قصة آخر أيام مارلين الحزينة قد بدت أنها اختفت |