| Yaprakları sakladım. Onların bana şans getirmeye devam edeceğinden eminim. | Open Subtitles | لقد احتفظت بالأوراق إنني متأكد أنهم سيجلبون لي الحظ السعيد |
| Biliyorum, biliyorum, fakat doğru şans tılsımı seçmek zor bir karardır. | Open Subtitles | أعلم، ولكن اختيار قطعة نقود الحظ السعيد الصحيحة قرار كبير جداً |
| Yaprakları kurtardım. Eminim onlar bana şans getirmeye devam edecekler. | Open Subtitles | لقد احتفظت بالأوراق إنني متأكد أنهم سيجلبون لي الحظ السعيد |
| Gelip toruna okuldaki ilk gününde iyi şanslar dilemek istedim. | Open Subtitles | جئت لأتمنى الحظ السعيد لحفيدتي في يومها الأول في المدرسة |
| Bazen en iyi çözüm, sadece biraz şanslı olmaktan ibarettir. | Open Subtitles | أحياناً يكون بعض الحظ السعيد هو أفضل خطة على الإطلاق |
| Anlaşılan iyi şans ona hep yabancı kaldı. | Open Subtitles | يبدو انه الحظ السعيد كان دائماً غريباً عنه |
| şans getiren altınlarımı da versen iyi olur. | Open Subtitles | حبذا لو اعطيتني نقودي الذهبية لتجلب الحظ السعيد لي |
| Bize şans getirir. Hayır, çıkar şu şeyi buradan. | Open Subtitles | ربما تكون فأل حسن، ستجلب لنا الحظ السعيد |
| Merhaba. Bugün işteki ilk günüm. Gelip bana şans dileyecek misin? | Open Subtitles | مرحبا ، انه اليوم الاول لي في العمل هل ستأتي وتتمنى لي الحظ السعيد ؟ |
| İyi şans getirmesi için domuz almamızı tavsiye ediyor. | Open Subtitles | أن نصطحب معنا خنزيرا من أجل جلب الحظ السعيد |
| Bu pasta mutluluk, şans ve başarı getirsin sana! | Open Subtitles | نتمنى أن تجلب لك كعكتنا السعادة الحظ السعيد والنجاح |
| Bize iyi şans getirdi. Daha mutlu bir evlilik hayal bile edemezdim. | Open Subtitles | وجلبت لي الحظ السعيد ، لقد كان زفاف سعيد جداً |
| Ona şans getiren altın kuş kobra yılanınca öldürüldü. | Open Subtitles | فقد قام ثعبان من نوع الكوبرا بالتهام عصفوره الذهبي الذي كان يجلب له الحظ السعيد |
| Çatıdan girip içeride kalan kuşun şans getirdiğine inanılır. | Open Subtitles | يُفترض أن يجلب الحظ السعيد طائرٌ محبوس فى غرفة |
| Çatıdan girip içeride kalan kuşun şans getirdiğine inanılır. | Open Subtitles | يُفترض أن يجلب الحظ السعيد طائرٌ محبوس فى غرفة |
| Öğrencilerin, şans getirsin diye burnunu okşaması bir gelenekti. | Open Subtitles | أنه تقليد مُتبع منذ مدة طويلة للطلاب أن يحكوا أنوفهم من أجل الحظ السعيد |
| Kimse, iyi şans fırsatını kaçırmak istemez | Open Subtitles | لا أحد يريد أن يضيع فرصة لأجل الحظ السعيد |
| Evliliklere mutluluk, evlere de şans getirirler. | Open Subtitles | تجلب السعادة الزوجية و الحظ السعيد في المنزل |
| Er Maçendra Bahadur Garu size iyi şanslar diler. | Open Subtitles | جنود ماشندرا بهادور جورنج يتمنون لك العديد من الحظ السعيد |
| Sadece bizim Todd ve Paula'ya, değişik bir yoldan iyi şanslar dileyişimizdi. | Open Subtitles | كان لدينا فقط وسيلة صغيرة أتمنى الحظ السعيد للزوجين. |
| Ne kadar şanslı olduğumuzu ve size katıldığımızı. | Open Subtitles | وكيف حالفنا الحظ السعيد للانضمام إليكم |
| Bir peni bul, yerden al, bütün gün şansın yaver gitsin. | Open Subtitles | ابحث عن بنسٍ، ألتقطه طوال اليوم سيحالفك الحظ السعيد |
| Yoksa büyük bir şanstan mı? | Open Subtitles | أم أننا نتحدث عن الحظ السعيد جداً؟ |