| Annem, modern mikro cerrahide hala sülüklerin kullanıldığını söylediğimde bana inanmıyor. | Open Subtitles | أمي ماتزال لا تصدقني أنهم يستعملون المخلوقات هذه في الجراحات الدقيقة |
| Endoskopide herhangi bir lezyon görülmedi ince bağırsak temiz çıktı. | Open Subtitles | التنظير لم يكشف عن وجود اية آفات في الامعاء الدقيقة |
| ama şu anda, dakikada beş dolar tasarruf ediyorum. | TED | لكن حتى الأن، أنا أوفر لكم خمس دولارات فى الدقيقة. |
| Ayrıca mezun olduğum an ceketimi ve kravatımı ateşe verdim. | Open Subtitles | ولقد حرقت السترة وربطة العنق في الدقيقة التي تخرجت بها |
| Biz insanların gördüğü, duyduğu ve düşündüğü şeylerin gerçeğin tam ve bire bir bir resmi olup olmadığını öğrenmek istiyordum. | TED | وكنت اريد ان اعرف إذا كان البشر يرون او يسمعون .. او يفكرون الصورة الكاملة الدقيقة عن الحقيقة |
| Gelecek bir dakikada, kafamın içindeki tüm noktaların kavramsal bir havai fişek gösterisi gibi sergilendiğini biraz göreceksiniz. | TED | علي مدار الدقيقة القادمة، سترون ما يشبه قليلا عرض الالعاب النارية الخيالي من كل النقاط التي دارت في رأسي. |
| Son dakikaya geldi ama zaten hiç paramız yoktu şey yüzünden... | Open Subtitles | تم اعداده في الدقيقة الأخيرة ولكن لم أكن أملك المال منذ |
| bir dakikayı altmış saniyeye böler, her saniyede olduğu gibi, her saniye, | TED | بتقسيم الدقيقة إلى 60 ثانية، وكل ثانية بنفس طول الأخرى، |
| Ama bence babam o hassas ayak hareketimi görünce etkilendi. | Open Subtitles | لكن أعتقد أَبّ سَيَكُونُ معجب جدّاً عندما أَتظاهرُ حركتي الدقيقة. |
| Adamımızın dediğine göre bu sıvıya bir tür mikro parçacık koymuşsun. | Open Subtitles | رفاقنا يقولوا بأنك تستخدم نوع من الجسيمات الدقيقة في هذا المائع؟ |
| mikro devreler çok daha gelişmiş ama bu tuhaf, melezleşmiş bir nano teknoloji. | Open Subtitles | الدوائر الدقيقة متقدمة عن اي شيء موجود الآن ولكنّها غريبة، تقنية دقيقة هجينة |
| Bu, ordunun bana verdiği bir kaç mikro meteroit. Bunlar Güney Kutbunda içme suyu kuyularından çıkarılıyor. | TED | هذه هي بعض النيازك الدقيقة التي أعطانيها الجيش، وقد حصلوا عليها من آبار الشرب في القطب الجنوبي. |
| Biz sadece hava durumunu düşünürüz ve hava durumunda bile, hava durumunun bütün ince ayrıntılarını düşünmeyiz. | TED | نفكر فقط في حالة الطقس, و مع أننا نفكر في الطقس , نحن لا نفكر في كل التفاصيل الدقيقة في الطقس. |
| Bunun için, bu ikili bilgilerin hepsinin ince ve ayrıntılı ilişkilerini tanımlamam gerek, birlere ve sıfırlara baktığınızda yapılması zor olan başka bir iş. | TED | للقيام بذلك أنا بحاجة لتحديد العلاقات الدقيقة والمفصلة التي تربط بين هذه المعلومات الثنائية، وهذا أمر آخر يصعب القيام به عند النظر للآحاد والأصفار. |
| Mikrodalga menzilinde idi, ve her yönden,aynı anda geliyor gibi görünüyordu. | TED | لقد كانت على نطاق الموجات الدقيقة, وكانت على ما يبدو اّتية من جميع الإتجاهات في وقت واحد. |
| Şu anda, ne hissettiğimi, ne düşündüğümü bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أدري بماذا أشعر أو أفكر حول أي شيء في هذه الدقيقة |
| O karı kılıklı evime zorla girdiği an durumun yatışma imkânını bitirdi zaten. | Open Subtitles | الموقف أصبح غير مهدأ مسبقا في الدقيقة التي اقتحم فيها هذا المخنث منزلي. |
| Her seferinde hikâyenin nasıl gelişeceğini tam olarak bilmenin tuhaf bir rahatlatıcı yanı var. | TED | هناك شيء مريح بغرابة حول المعرفة الدقيقة لكيفية مسار القصة في كل مرة. |
| Bu küçük yaratıkları bir kenara bırakarak biraz daha tanıdık bir alana gelmek istiyorum. | TED | من الممكن أن يظن أن الأمر كله خاص بالكائنات الدقيقة لذا فإن علي أن أجعل الصورة أقرب منا. |
| O bir dakika 15 dakikaya dönüşmüştü aceleciliğimi göstermek için yeterli bir fırsattı. | Open Subtitles | تلك الدقيقة تحوّلت إلى 15 دقيقة, اعطتني مهلة كافية للتفكير في تهوّري. |
| 3 Eylül 1973'te saat 6'yı 28 dakika 32 saniye geçe dakikada 14.670 kez kanat çırpabilen, mavi bir sinek Monmartre'da, St. Vincent sokağına kondu. | Open Subtitles | في الثالث من سبتمبر 1973 في الساعة 6: 28و32 ثانية مساءا ذبابة زرقاء كانت قادرة على ان تضرب بجناحيها 70 ضربة في الدقيقة |
| Resmi görevleri siber terörizme karşı hassas devlet ağlarını gözlemleyip korumak. | Open Subtitles | دورهم الرسميّ هو مراقبة وحماية الشبكات الدقيقة للحكومة ضد الإرهاب الإلكترونيّ. |
| Eğer söylemeyeceksen, şu dakikadan itibaren... onu hiç tanımamış gibi davran. | Open Subtitles | وإلا، و ابتداءً من هذه الدقيقة تظاهري بأنك لا تعرفي الرجل |
| Cocuk enstruman calmayi ogrendigi ilk andan itibaren, artik fakir degildir. | TED | منذ الدقيقة الأولى التى يتعلم فيها الطفل عزف آلة موسيقية, لايصبح فقيرآ. |
| Pekâlâ, dakikan doldu. | Open Subtitles | حسناً. الدقيقة قد إنتهت ما هو الجواب؟ |
| Yani bir futbol sahasının yarısı ya da küçük bağırsaklarımızın 10 katı uzunluğunda. | TED | ما يعادل نصف طول ملعب كرة قدم، وبطول 10 مرات كما الأمعاء الدقيقة. |
| Bir depremden hemen önce yer kabuğunda baskı arttıkça ince çatlaklar bu gazların yüzeye kaçmasına izin veriyor. | TED | مع تصاعد التوتر في القشرة قبل وقوع الزلزال مباشرةً، تسمح الكريّات الدقيقة لهذه الغازات بالهروب إلى السطح. |